30 Nisan 2015 Perşembe

AY BATTI, John Steinbeck

AY BATTI, John Steinbeck
AY BATTI
John Steinbeck
John Steinbeck, bu romanda değişik bir konuyla çıkıyor karşımıza. Savaşın insanı hem fiziksel, hem de ruhsal açıdan nasıl eritip bitirdiğini, tükettiğini büyük bir ustalıkla anlatıyor. Tutsak edenlerle, edilenlerin neden savaştığını, ne zamana dek savaşacağını kestiremeyen insanların içine düştükleri çıkmazı; bir başka deyişle, savaştan çok savaşanların insancıl bir yaklaşımla ele alıyor, Steinbeck. Ay battı, küçük oylumlu, küçük bir kitap, ancak büyük bir roman. İnsan onurunu, yürekliliğini, insan sevgisini her şeyin üstünde tuttan, insanca yaşamanın önemini vurgulayan büyük bir roman, Ay Battı. Bir avuç insan tutsak edenler de edilenler de. Aylarca ve aylarca düşmanca duygular içinde yaşarlar. Gün gelir tutsak edenler, kendi tutsaklıklarını anlayıverirler. Çepeçevre kuşatılmışlardır düşmanca bakışlarla, davranışlarla. Ay Battı, koşullar ne olursa olsun insanın insansız olamayacağını anlatan büyük bir roman.

(alıntıdır)

İMPARATOR, Erol Toy

İMPARATOR, Erol Toy
İMPARATOR
Erol Toy
Erol Toy bu romanda basit bir köylünün (Vehbi Koç) İmparatorlaşmasını anlatıyor. Şans ve zekanın bileşimiyle, akıllı ancak basit bir köylünün nasıl ülkeyi sallayacak kadar güçlü olduğunu okurken şaşıracaksınız.

Bu kitap aslında, küresel kraliyetçilerin sadece Türkiye ayağının nasıl büyüdüğünü gösteriyor. Buradan yola çıkarak, bir çok ülkenin kendi içindeki holdinglerin nasıl ülkeleri yönetebildiklerini de anlamak zor değil. Güzel, akıcı ve oldukça öğretici bir kitap. Mutlaka okuyun diyorum.



SOFIE'nin DÜNYASI, Jostein Gaarder

SOFIE'nin DÜNYASI, Jostein Gaarder
SOFIE'nin DÜNYASI
Jostein Gaarder
Bence bu kitabı okumayan kalmamalı. Çok akıllıca bir kurgu ile çocuklara -bana göre felsefe nedir sorusunu soran herkese- felsefeyi bir roman tadında vererek öğreten bir kitap. Yaşa başa bakmadan, henüz felsefeyi az veya henüz hiç öğrenmemiş olanlar için mükemmel bir başlangıç diyebilirim. 

Roman ve öğreticilik dengesi çok iyi ayarlanmış. İnsanın tam sıkılacağı anlarda romanın kurgusu gereği kendinizi bir başka macera içinde buluyorsunuz. Bence bu kitap insan ömrünce iki defa okunmalı. Cidden bunu önce siz, sonra çocuğunuza okutun.



12 Nisan 2015 Pazar

NANA, Emile Zola

NANA, Emile Zola
NANA
Emile Zola
Emile Zola, birbirini izleyen yirmi roman yazmış, bunlarla bir ailenin doğal ve toplumsal tarihin ortaya koyan büyük bir bütün oluşturmuştu. Yazarın unutulmaz romanlarından biri olan Nana, yirmi kitaplık bu bütünün içinde tek başına da büyük ilgiyle okunabilmektedir. Nana'da bir orospuyu anlatır Emile Zola. İlk bölümde Nana'nın bir tiyatro oyuncusu olarak yükselişi, ikinci bölümde ise bir orospu olarak düşüşü sergilenir. 1880 yılında ilk basımı 55 bin yapılan bu dev roman, bir gün içinde tükenmiş, bütün Fransa'da büyük olaylar uyandırmıştı. Eleştirmenlerin bir kesimi romanı göklere çıkarırken, bir kesimi de yerin dibine batırmıştı. Roman, baştan sona erkek tutkularının bir şiiri, roman kahramanı Nana ise, yalnızca başarılı bir orospu değil, aynı zamanda insanüstü cinselliğin de bir simgesidir. Beyaz perdeye de, sahneye de uyarlanan bu romanın başkişisi Nana'yı, en yetenekli oyuncular bile romandaki Nana gibi calandıramamışlardır. Bunun nedeni, Nana'nın, gerçek ve mit, orospu ve canavar, kadın ve tanrıça olarak, benzersiz bir edebiyat yaratısı olmasıdır. (alıntıdır)

10 Nisan 2015 Cuma

İNSANCIKLAR, Dostoyevski

İNSANCIKLAR, Dostoyevski
İNSANCIKLAR
Dostoyevski
İnsancıklar (Rusça: Бедные люди, Bednye Lyudi), 19. yüzyıl Rus yazarlarından Dostoyevski'nin ilk romanı (1846). İlk Rus toplumsal romanı sayılır. Romanın ana teması diğer Dostoyevski romanlarında olduğu gibi "acıma"dır. Eserin ortaya çıkışı ilginçtir:

Yazar eseri bitirir bitirmez bir arkadaşına (Grigoroviç) okutur, o da eserden o kadar etkilenir ki romanı hemen gecenin bir yarısı döneminin önemli şairlerinden Nikolay Nekrasov'a götürür. Romanı "başyapıt" olarak tanımlayan Nikolay Nekrasov, ertesi gün romanın el yazmalarını yakın arkadaşı ve döneminin saygın eleştirmenlerinden Belinski'ye götürür. Belinski de romanı kısa sürede okur ve roman hakkında şunları yazar:
« İki gündür kendimi bu kitaptan uzaklaştıramıyorum. Yeni bir yazar, yeni bir yeteneğin kalemi bu; onu tanımıyorum, kimdir, neye benzer bilmiyorum ama bu roman Rusya'da hayatın sınırlarını öyle kahramanlara veriyor ki bize, bundan önce hiçbir yazar bu kadarını düşlerinde bile göremezdi... Rusya yeni bir Gogol kazandı. »
Olaylar o kadar hızlı gelişir ki Dostoyevski bile buna şaşırır. Roman Dostoyevski'nin büyük umutlarıyla yayımlanır ve Dostoyevski bir anda tanınan bir yazar durumuna gelir. Böylece daha ilk eserinde başarıyı yakalar.

İnsancıklar, mektup-roman tarzında kaleme alınmış kısa ve toplumsal içerikli bir romandır. Dostoyevski'nin acıma duygusu daha bu ilk eserinde bile belirgindir. Roman, yaşlı bir katibin küçük bir kıza olan aşkını ve bu kıza karşı gösterdiği saygınlık çabalarını konu alır. İnsancıklar Dostoyevski'nin ilk yapıtı olmasına rağmen en önemli romanlarından biri sayılır.

GERMINAL, Emile Zola

GERMINAL, Emile Zola
GERMINAL
Emile Zola
Germinal, genellikle Émile Zola'nın en iyi eseri ve Fransız edebiyatının en iyi romanlarından biri olarak gösterilir. Roman, 1860'larda kuzey Fransa'da, uzlaşmaya yanaşmayan maden işçilerinin şiddetli ve gerçek grev öyküsünü konu alır. Germinal'in, yüzün üzerinde ülkede orijinali ve çevirileri yayınlanmıştır. Ayrıca eser beş sinema uyarlaması ve iki televizyon yapımına ilham kaynağı olmuştur.

Germinal, Latince'de tohum, tomurcuk, filiz anlamına gelen germen sözcüğünden türemiş Fransızca bir sözcüktür, Fransız cumhuriyetçi takviminin 7. ayı anlamına gelir.

Romanın birincil karakteri, Zola'nın 1877' de yazdığı Meyhane (L'Assommoir) romanında da adı geçen, genç göçebe bir işçi olan Etienne Lantier, hayatını kazanmak için korkutucu bir maden şehri olan kuzey Fransa'daki Montsou'ya gelir. Önceki işi makinist şefliğinden kovulmuş olan Etienne orada kıdemli madenci Maheu ile arkadaş olur, sonrasında bu arkadaşlık ona kalacak bir yer ve madende kömür arabası iterek para kazanabileceği bir iş bulmasında yardımcı olur. Etienne çalışkan, idealist ancak narin bir genç portresi çizer. Ayrıca atalarından ona dikbaşlı, etkileyici ve içki etkisindeyken nefretten patlayabilme veya tutkulu hareket edebilme kabiliyetinin miras kaldığı inancına sahiptir. Zola kendi kuramlaştırmalarını arka planda yapmaya devam eder ve bunun bir sonucu olarak Etienne’in davranışları tamamen doğallık kazanır. Öyle ki Etienne, çokça aşırı sol görüşlü kitaplar okuyarak ve anarşist Rus göçmen işçi Souvarine –ki o da madenin dibinde hayatını kazanabilmek için Montsou’ya gelmiştir– ile sıkı dostluk kurarak sosyalist prensiplere kucak açar. Etienne’in sosyalist fikirleri basitçe algılaması ve bunun ondaki heyecan verici etkisi serinin ilk kitabı La Fortune des Rougon’daki Silveré direnişini andırır.

-alıntı-

EZİLENLER, Dostoyevski

EZİLENLER, Dostoyevski
EZİLENLER
Dostoyevski
Vanya(İvan) para kazanmak için yazı yazan, yoksul, genç bir yazardır(Dostoyevski bu karaktere kendi gençliğinden özellikler katmıştır). Beraber büyüdüğü Nataşa'ya aşıktır. Nataşa'nın babası Nikolai Ikhmenev ve annesi Anna Andreyevna ile de yakın ilişkisi vardır. Vanya ile yakınlaşıp onunla evlenmeye karar veren Nataşa, daha sonra Prens Valkovski'nin tutarsız oğlu Alyoşa'ya aşık olur. Prens Valkovski daha önce Ikhmenev ile ortaklık yapmış, onu dolandırmıştır. Ikhmenev bu yüzden kızının Alyoşa ile beraber olmasına razı olmaz, bunun üzerine Nataşa ailesinden ayrılarak Alyoşa ile yaşamaya başlar. Bu arada Vanya, dedesinin ölümüne tanık olduğu kimsesiz,küçük Nelli'yi yanına almıştır. Onun bu ağabeyliğine karşılık, genç kızlığa adım atan Nelli ise Vanya'ya yavaş yavaş içinde büyüyen bir aşk duymaktadır. Nataşa ve Alyoşa'nın beraberliğine karşı olan Prens Valkovski, Alyoşa'yı götürdüğü bir davette Katerina adında soylu bir genç kızla tanıştırır. Zaten bir evliliğe veya sürekli beraberliğe alışık olmayan çocuk ruhlu Alyoşa kısa bir süre sonra Nataşa'dan uzaklaşıp Katerina'ya aşık olur. Bu arada dostlarının araştırmaları sonucunda Vanya Nelli'nin Prens Valkovski'nin kızı olduğunu, Prens'in yıllar önce Nelli'yi ve annesini terkettiğini öğrenir. Nihayet Alyoşa'dan ayrılan Nataşa ailesinin evine döner. Nelli'yi de yanına alan Ikhmenevler Nataşa'yı affetmiştir. Birkaç gün sonra Nelli hastalanıp ölür ve Ikhmenevler Nataşa ve Vanya ile beraber eskisi gibi yaşamaya devam ederler.