31 Mart 2014 Pazartesi

KIRKI DEVİRMİŞ MİNİK KEDİ

Sor bak bi!
Göreceksin nasıl da kıvırdığını.
Hele bi git sor,
Çekinme,
Göreceksin dediğim gibi.

Aşka gelirim demişti;
O zaman ben de bekliyorum,
Demiştim...
Ama şimdi öyle demiyor;
İterim seni, diyor.
Gelirsen beni sevmeye,
Döverim seni, demeye getiriyor...

Sor bak bi!
Sen de göreceksin,
Benim neler çektiğimi...
Ah! bi ben bilirim,
Bi ben bilirim...

Küçük seni!..
Kırkı devirmiş minik kedi...
Küçücük aklınla,
Sallarsın anca memelerini,
Gelmez ama benim gibisi.
Kaparlar seni,
Limon gibi sıkarlar,
Memelerini.
İstemezdin oysa değil mi,
Seni böyle ellemelerini?!
Dedim ya,
Gelmez daha benim gibisi...

Hadi git sor şimdi bi!
Sen de sor,
Gör bak ben neler çekmişim,
Yaşa sen de...
Sen de göreceksin;
Kâr kalacak ancak
Ellediğin memeleri,
Seni def ederken
Kırkı devirmiş bu minik kedi,
Kahkahalarıyla üzerken seni...

31.3.2014
Murat Dicle

28 Mart 2014 Cuma

MEYHANE, Emile Zola

MEYHANE, Emile Zola
MEYHANE
Emile Zola
İçki her türlü kötülüğün başıdır, diyor yazar bu romanıyla adeta... Mutlu bir başlangıcın, içki ile nasıl acı bir şekilde son bulduğuna şahit oluyoruz.

Gervaise, Lantier ile çocuk denilecek bir yaşta birlikte olur ve köylerinden kaçıp, Paris'e yerleşirler. Paris'te kısa bir süre güzel bir yaşam süren -ki henüz resmi evli değillerdir- bu çift, bir müddet sonra paralarını tüketirler. Lantier yarım yamalak eve para getirecek işlerde çalışır. Asıl işi şapkacılıktır. Bu arada iki de çocukları vardır. Bir gün, Lantier evi terk eder. İki çocukla baş başa kalan Gervaise, yeni ve yabancı olduğu bir mücadeleye girer. Çamaşırcılık yapmaya başlar. Bu sırada Coupau ile tanışır. Coupau, Gervaise'i sever ve onunla evlenmek ister. Gervaise sürekli kaçar, çünkü artık evlilik defterini kapatmıştır. Erkeklere güvenmemektedir. Fakat Coupau peşini bırakmaz. Oldukça efendi tavırlar sergileyen bu aşık, sonunda Gervaise ile evlenmeyi başarır. Gerçekten her şey güzel başlar. Ta ki o olay oluncaya kadar...

Emile Zola'nın doğal bir dille anlattığı bu hikaye sizi içine çekecektir. Yazar oldukça etkili yazmış. Okumanızı dilerim.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

16 Mart 2014 Pazar

KiMYA HATUN, Saide Kuds

KiMYA HATUN, Saide Kuds
KiMYA HATUN
Saide Kuds
Yazarın kadın olmasından mı yoksa gerçekten bunlar yaşandığından mı bilinmez, bu kitaptaki erkeklerin neredeyse tümü "kötü"; özellikle Mevlana ve Şems... Soğuttu bu kitap beni, Mevlana'dan da Şems'den de!..

Kerra Hatun oldukça güzel bir kadındır. Kocası öldükten bir sonra kendisiyle evlenmek isteyen Mevlana'ya varır. Kitaba göre bu yaptığı en büyük hata olacaktır. Belki de Kerra Hatun'un kibrinin cezasını -ki kitapta kibriyle ilgili bir belirti yok, bu benim tahminim- bu şekilde vermiştir. Kerra Hatun'un kızı Kimya, genç kızlığına Mevlana'nın haremindeyken adım atar. Oldukça dikkat çekici güzelliği olan Kimya Hatun'a "küfürbaz, lanet ve afaki" bir adam talip olur: Tebrizli Şems...

Anlatımı güzel ve akıcı. Kimya Hatun'un evliliğinden ziyade, çocukluğundan evliliğine kadar olan kısıma daha çok yer verilmiş kitapta. Beğeneceğinizi umuyorum.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

Ne ol ne de olma

Ne iste ne de bekle
Ne de ne de dinle
Ne ol ne de olma
Ne bak ne de gör
Ne kal ne de dur
Ne var ne de yok
Ha sen ha da bok

Murat Dicle

12 Mart 2014 Çarşamba

Ekmek taş olur bazen...

Bir çocuk taş da atar, tükürür de, bu öldürenin mazereti olamaz; dedik ya çocuktur diye... Kafası yarıla yarıla büyütülen bir kısım neslin, bugün, dün veya gelecekte, hakkını aradığı için öldürülenlere, oh olsun, demelerini de yadırgamamak gerek. Onlar kin, nefret ve vicdansızlıkla büyütülmüşler. Şimdi sizler ne deseniz deyin, onlar için boş laftan öteye geçmeyecektir. Yarın seçim olsun yine aynı partiye oy verecekler, yarın aynı yanlışı yine yapacaklar, yine sadece bu dünyada kendilerinin yaşadığını ve insanların sadece kendileri için var olduğunu düşünecekler. Allah'a yakaracaklar, yetimin hakkını bir yandan yalayıp yutacaklar, öldürecekler, ölenlere, oh olsun, diyecekler. Değişmeyecek yani bunlar. Zor...

Peki ne yapmalı?
Biz tüm bunlara katlanmayı başarmalı, onların bir yandan doğal yollardan ölmesini beklerken, bir yandan da yeni, yepyeni bir nesil yetiştirmeliyiz. Bu yeni neslin yetiştilmesinin önüne geçenlerin önüne geçerek, dur, demesini bilmeliyiz. Savaş, bu bahsettiğimiz kişilere karşı değil, sisteme, bu tip düşüncelere sahip kişilerin üretimini sağlayanlara karşı olmalıdır; algı gücü yükek, hümanist ve akıllı bireylerin yetişmesinin önüne geçenlere karşı olmalıdır bu savaş.

Yitirilenler için ağıt yakmaktan başka yapılacak hiçbir şey yok belki şuanda; ancak hiçbir ağıt da yitirilenleri geri getirmeyecektir, biliyoruz değil mi bunu da?!

Hadi şimdi çocuklarımızı karşımıza alalım -kin, nefret gibi duyguları aşılamadan- aklın yoluyla geleceklerini, yaşayacakları bu ülkeyi nasıl tasarlayabilecekleri doğrultusunda nasihatlar verelim. Ancak öncesinde, bu nasihatlara sıkı sıkıya bizler sarılalım -ki çocuklarımız da inansınlar tüm anlatılanlara.

Tümün hayrına olması adına yapılan eylemlerde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet diliyorum.

Murat Dicle