Kısık kısık gülen gözlerin,
Sinsi sinsi düşer düşüme.
Bu yüzden unutamıyorum;
Çünkü seni seviyorum...
Murat Dicle
22 Mayıs 2014 Perşembe
Zengin Kadın!
Zenginliğindir beni sana çeken...
Zenginliğin;
O güzel yüzün,
Yumuşak yanağın,
Çınlatan kahkahan,
Sen bilirsin deyişlerin,
Of çekişlerin,
Dudaklarını büzüp,
Hayır deyişlerin,
Kafamı bozma
Döverim seni,
Deyişlerin,
Hayır ben istemiyorum,
Derken ki sinirlenişin,
Çocuklarını sevişin,
Beni sevdiğin halde
Söyleyemeyişin,
Kıvranışın,
Ben de sana boş değilim,
Derken ki mahçubiyetin,
İşte böyle dostum, dediğinde,
Yüzünün aldığı ifadendir,
Zenginliğin...
Sen gibi,
Zengin kadın severim ben!
Murat Dicle
22.05.2014
Zenginliğin;
O güzel yüzün,
Yumuşak yanağın,
Çınlatan kahkahan,
Sen bilirsin deyişlerin,
Of çekişlerin,
Dudaklarını büzüp,
Hayır deyişlerin,
Kafamı bozma
Döverim seni,
Deyişlerin,
Hayır ben istemiyorum,
Derken ki sinirlenişin,
Çocuklarını sevişin,
Beni sevdiğin halde
Söyleyemeyişin,
Kıvranışın,
Ben de sana boş değilim,
Derken ki mahçubiyetin,
İşte böyle dostum, dediğinde,
Yüzünün aldığı ifadendir,
Zenginliğin...
Sen gibi,
Zengin kadın severim ben!
Murat Dicle
22.05.2014
19 Mayıs 2014 Pazartesi
Terk eden erkekler üstüne...
Erkek tavında dövülür, boş bırakmaya gelmez. Karakteridir erkeğin: ilgi olan yere göçer ve bırakır ilgisizi... Ancak sanmayın ki tahammülsüzdür; o, bekler, bekler değişmenizi. Söylemez ama niye değişmeniz gerektiğini. Bütün erkekler böyledir, demek, kurtuluş değildir, kadın için. Karakterini biliyorsun madem, niye ilgini eksik ettin, ihtiyacı varken sana niye ittin?! O beni nasılsa seviyor, derken, toplumda onu niye rencide ettin? Terk ettiyse şimdi seni, suçlusu, hep o mu sence? Erkek, gerçekten güzel kadının peşinden mi koşar, yoksa aradığı sadece eli yüzü düzgün bir huzur muydu? Bunları bir düşün, kendini de sorgula. Güzelliğin için harcadığın zamanın yarısı bile yeter, bu soruların cevabını bulman için. Erkek dışı güzel kadınla sevişmek, içi güzel kadınla da bir ömür sürmek ister. Sen güzel misin, güzel mi doğdun? Ne mutlu sana öylese, şayet için de güzel ise...
Murat Dicle
Geçmişi unut
Dürüst olabilir mi insan sonsuza değin?
Sonsuz yaklaşmışsa şayet bedenine,
Ruhun, yaşar mı daha öteye, bilinmezken,
Dürüst olabilir misin, az sonra ölecekken?
Allah'ım günahlarımı affet, derken,
Dürüst müsün gerçekten?
Allah bilir...
Peki ya...
Dürüst müsün, kula, kurda, kuşa?
Dönüp düşünür müsün,
Sık sık geçmişi irdeler,
Ben ne günahlar işlemişim,
Ne için af dileyeceğim,
Der misin?
Kırıldıkların sık aklına gelir de,
Kırdıkların gelir mi aklına?
Gelmez mi?
Vah, öyleyse sana,
Vah ki, ne vah...
Geçmişi unut!
Seni kıranları unut...
Kırdıklarını unutma ama!
Unutma ki,
Kırma kimseyi bir daha.
- Murat Dicle
Sonsuz yaklaşmışsa şayet bedenine,
Ruhun, yaşar mı daha öteye, bilinmezken,
Dürüst olabilir misin, az sonra ölecekken?
Allah'ım günahlarımı affet, derken,
Dürüst müsün gerçekten?
Allah bilir...
Peki ya...
Dürüst müsün, kula, kurda, kuşa?
Dönüp düşünür müsün,
Sık sık geçmişi irdeler,
Ben ne günahlar işlemişim,
Ne için af dileyeceğim,
Der misin?
Kırıldıkların sık aklına gelir de,
Kırdıkların gelir mi aklına?
Gelmez mi?
Vah, öyleyse sana,
Vah ki, ne vah...
Geçmişi unut!
Seni kıranları unut...
Kırdıklarını unutma ama!
Unutma ki,
Kırma kimseyi bir daha.
- Murat Dicle
18 Mart
Bu 18 Mart'ta da, Çanakkale Şehitlerini en içten dileklerimizle anıyoruz. "En içten dileklerimizle(!)" Buna inanıyor muyuz?
Biz rahatız şimdi ve iyiyiz. Keyfimize göre gülüyor, keyfimize göre üzülüyoruz. Ekmeğin az pişmiş tarafını kesip çöpe bile atabiliyoruz. Dünden kalmış yemekleri yememek için burun kıvırıyoruz. Rahatız, dedim ya...
Peki ya siz, şehitler? "Rahat uyuyun" desek de, bu yaşananları gördükçe, gerçekten de rahat mısınız yerinizde? Rahatımız batıyor değil mi? Ve hatta doğrusu, acıtıyor! Kalkıp gelmek, ağıza alınmayacak sözler söylemek istiyorsunuz. Ama olmuyor değil mi? Gelinemiyor "ha" diyince oradan. Aslında gelmeyin, size emredilen "ölüm" dahi bizi bu karanlıktan kurtaramazken; tekrar dirilişiniz, gözyaşlarınızla torunlarınıza sövmekten öte olmayacaktır.
Biz şimdi yaşıyorken aslında,
sizinle yatıyor onurumuz;
koyun koyuna.
Yürüyen bedenleriz biz artık,
kimlikli ama adsız.
Mezarınızı da sattık,
Sizler artık masalsınız.
Biliyor musunuz? Biz hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz, fütursuzca! Nasıl doğabilmiş olduğumuzda umrumuzda değil artık. Mutlu değiliz artık: Türk'üz demekten. Dedirtmiyorlar! Çaldılar anıları, tarihleri ve geçmişleri sayfalardan. Uğrunda öldüğünüz bu vatan topraklarında cirit atıyoruz artık, altında bilmem kim yattı bize ne! Böyle diyorlar ve dedirttiriyorlar bize, en doğrusu buymuşcasına. Ve siliyorlar tek tek sayfalardan silüetleri. Adam, hani eskiden derdik ya "Atam", unutturuluyor. Silikleşiyor silüetleri hafızalardan. Onu unutursak eğer, sizi mi unutmayacağız?
Unutuldunuz zaten!
Gerçekten!
Ülke satılıyorken,
Sırıttılar geçmişe, "evet" derken!
Henüz, iki kişiden biriyken,
Korkuyoruz değiştirilmekten.
Siz orada yatıyorken,
Ve biz, iki kişiden biriyken;
Utanıyoruz yaşarken...
Ki ölmekten!..
Siz biner biner ölürken,
Ve siz hala orada yatıyorken,
Ve biz hala sizi kutluyorken,
Ülke satılıyor dörder dörder; harbiden!
Murat Dicle
(18.3.2012'de yazılmıştır)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)