Kadim zamanların bilinmeyen topraklarında yaşayan bir cadı, elinde tuttuğu şeyin, insanları birbirine aşık edeceğini söylemişti. O zamanlardan bugüne anlatılan hikayeye göre, o şey insanları birbirine aşık edebiliyormuş. Sadece kadın ile erkeği değil, kadını kadına veya erkeği erkeğe... Fakat bu sadece insanlar için geçerliymiş. Anlatınlara göre, o şeyin içeriği her ne ise, gerçekten işe yarıyormuş.
Savaşların ve hatta adi vakaların dahi olmadığı zamanlarda, aşk için bilahare iksir, tılsım veya bahsi geçen cadının elindeki şeye ihtiyaç yokmuş aslında. İnsan, insana aşıkmış hep o zamanlarda. Gerçek, dedikoduya; dedikodu, hikayeye; hikaye, masala; masal da rivayete dönüşmüş. Yüzyıllarca aramış insanoğlu o şeyi.
Ve bulmuşlar o şeyi; bir şişeyi ya da ona benzer bir şeyi... Üzerinde yazılanları da okumuşlar:
"Her kim bunu bulduysa, bilsin ki bu bir aşktır; insanın insana olan özlemidir; kardeşliktir; vefadır; kadim zamanların insanlığına armağandır; sizin zamanınıza uzaktır -ki eğer ışımıyorsa, bu... Bu, ışımıyor mu?! Vah! öyleyse size. Vah! ki, insanlık bitmiş meşrebinizde. Aşk bundan böyle sizin neyinize?! Seviyor sansanız da, sevişseniz de, bunların hepsi düzmece: gözünüzü kör etmiş bir nesne... Hal şu ki, dönmezseniz kadim günlerimize, gök çökecek tepenize; o nesne her ne ise, kurtulun bir an önce..."
Murat Dicle
01.12.2013
01.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder