Bir bok gibi düşer tepenize. Uğurdur, kerameti vardır dersiniz, üstünüzü temizlerken. Kaderden daha bir medet umar olursunuz; bokun uğuru var diye biliriz ya. İşler ters gider sonra; kaderi boka bağlamanın cezası mıdır acaba? Basit bir hareketle, bir mendil ile silip atmak varken; uğursuz bir bokun peşine takılmak niye?!
Üç kuruş parayla vardığınız, bir nefes almak için gittiğiniz Eminönü'ndeki Yeni Cami'nin duvarının dibinde otururken, tepenize sıçan kuşun bokunu uğur sayıp, geri dönüş parasını piyangoya yatırıp, beş parasız yürüyerek evine dönen boktanmedetumangillerden biri gibiyim. Eve yürüyorum şimdi, varmak epey vakit alacak. Yorulacağım, kalbim daralacak, atışları zaman zaman kah hızlanacak, kah yavaşlayacak. Kararlarımdan pişmanlığım yok, ne boka ne de boklayana bir kinim yok. Aldığım ders, yaşamıma gübre olsun. Yürüyüşüme istikrar katsın, düşünüşüme bilgelik, bileğime de güç... Boku damıttım ben şimdi!
- Murat Dicle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder