11 Aralık 2013 Çarşamba

Arı! bal alacak çiçeği bilir


Dört yıl... Bir de üstüne 277 gün daha ekleyin. Tüm bu geçen zamana; neredeyse babasını tanımadan büyüyen bir çocuk, ergenliğe göz kırpan bir kız çocuğu ve kocasının elini tutmayı özleyen eşini de ekleyin... Hepsini toplarsak ne eder? adaletin(!) çıkarttığı sonuç; PARDON! + 5000 TL... Peki biz halk olarak bu toplamayı nasıl yaparız?! Şimdilik meçhul!

Mustafa Balbay'a isnat edilen suça değil, bu suça dayanarak yürütülen hukuki olaylara ve tahliyesine baktığımızda -ki hukukçuların çoğunun ortak görüşüdür-Balbay'ın ta en başından "tutuksuz" yargılanması gerektiği görüşü ağır basmaktadır. Malumunuzdur, artık siyasi çıkarlar neyi gerektirdiyse, Balbay da bunun ceremesini çekmiştir. Dolayısıyla, ailesi ve sevdikleriyle birlikte, 4 yıl 277 gün haksız yere sıkıntı yaşanmıştır.

Hüküm verilinceye kadar, haksız yere 4 yıl 277 gün "tutuklu" yargılanan Balbay, hükmün çıkartılmasından sonra, 9 Aralık 2013 günü tahliye edilmiştir. AYM tarafından "hükümlü" kabul edilen bir kişi, yine AYM tarafın, Balbay'ın yaptığı kişisel başvuru neticesinde, "tahliye" edilmiştir. Ancak bilinmelidir ki; her beraat bir tahliye olurken, her tahliye bir beraat olamayabiliyor. 34 sene hüküm yemiş birinin, tutuksuz yargılama sürecinin devam etmesi için -ki Balbay'ın hala hukuken temyiz hakkı vardır- tahliye edilmesi de bir hukuksuzluk olarak görülmektedir. Değişik bir koku yayılıyor etrafa; ne pis diyebiliyorum ne de hoş...

Bu "koku" meselesine sanırım, Ahmet Ümit'in, Beyoğlu'nun En Güzel Abisi adlı son kitabından takıldım. Kitapta geçen bir cümle, beni, hem yine! düşündürdü hem de iyi insanlar adına beni endişelendirdi:


"Azrail'e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada"


1993 senesinde; siyasi konularda oldukça cahil olduğum o gençlik çağımda, eski patronum bana bir kitap imzalayıp verdi: İngiliz Casusunun İtirafları... Kitap, Hempher adlı bir İngiliz casusunun anılarını içeriyordu. Hâlâ okumayanlarınız varsa, tavsiye ederim. Yüz yirmi sayfalık bu kitabı kısa sürece okudum ve oldukça etkilendim. Bende bir travma yarattı diyebilirim. Artık her şeye şüpheyle bakıyordum. Paranoyak gibi olmuştum. Bu hala devam eden bir durumdur bende: Şüphecilik...

Bu karışık tahliye meselesi, beni oldukça şüphelendirdi. Henüzbüyükaraştırmacıyazargiller familyasından biri olmadığıma göre, derin bir analiz yapamayacağım. Sadece şüphelerimi ve sorularımı dile getireceğim, sizlere.

Mustafa Balbay'ın AKP hükümetinin icraatlarına sıcak bakmadığını biliyoruz. Bir nevi tek başına muhalefet olmuştur kendisi. Sınıfta kalan MHP'den bile daha etkili muhalefet yaptığı söylenebilir. CHP mi? O, artık Yeni CHP... Hükümetin düdüğünüöttüren medyaya maşallah -ki Mustafa Balbay haberinin hiçbir ayrıntısını atlamadan yayımladılar. Hatırlıyoruz ama değil mi? Gezi olaylarında ortalık yıkıldığı halde, oralı bile olmamışlardı. Gezi olayları, hükümet karşıtı bir olaydır. Mustafa Balbay da hükümet karşıtıdır, kaldı ki AKP hükümetini yıkmak için asker ile darbe girişimi planlama suçu isnat edilerek tutuklanıp, hüküm yemiştir. Çelişki var! Medya neden böyle davrandı?!

AKP hükümeti genel olarak: Hayırlı olsun; hukukun verdiği bir karardır! şeklinde yorumlamıştır, Balbay'ın tahliyesini. AKP, kendi seçmenlerine gayet güzel bir"İleri Demokrasi!" örneği vermiş oldu böylece. Oysa daha önceki İleri Demokrasinin hukuku, bu tahliye kararındaki İleri Demokrasi hukukuna hiç benzemiyordu. Niye, n'oldu ki?!

Dershaneler konusuyla daha da ayyuka çıkan, Cemaat ve AKP çatışmasının bir sonucu olduğu söyleniyor, Balbay'ın tahliyesinin. AKPCemaate gol atmıştır. Ayrıca bana göre, hapishanedeki seçilmiş ancak henüz yemin etmemiş Millet Vekilleri için de bir umut olmuştur, bu tahliye. Böylece, AKP mavi boncuk mu dağıtıyor? düşüncesi yer etmeye başlanmıştır. Belki de, efendi olun canımı yiyin, demek istiyordur AKP: BDP'liler gelin bakim şöyle yanı başıma... 

Cemaat tarafındakilerin, peki öyle olsun sen çıkışta görürsün, tadında yorumlar yapması da AKP'nin sayesinde(!) tahliye edilen Balbay'a pek hazmetmediklerini gösteriyor.

- Siz şimdi demokrasiden bahsediyorsunuz ama suçsuz insanları içeri attınız.
- Olur mu öyle şey? Bak, Mustafa Balbay içeriden çıktı. Kararı hukuk verdi.
- Valla mı?
- Valla!.. Peki bize yine oy verecek misin?
- Vermem mi?!

Bu tahliye'den AKP'nin kazancını da irdelemek gerek. 

Son olarak -pek hoşnut olmadığım- aklımdaki bir soruyu soracağım: Mustafa Balbay, hâlâ davasının arkasında mı, yoksa o da mı tâbi oldu? Sanıyorum bu sorunun cevabını bizzat kendisi verecektir; yazacağı yazılar ve sarfedeceği sözleriyle...

"Azrail'e koz vermek istemiyorsan, sevdiklerinin sayısını az tutacaksın bu dünyada"

Murat Dicle
http://normatif.com/ari-bal-alacak-cicegi-bilir.html

Hiç yorum yok: