Bu 18 Mart'ta da, Çanakkale Şehitlerini en içten dileklerimizle anıyoruz. "En içten dileklerimizle(!)" Buna inanıyor muyuz?
Biz rahatız şimdi ve iyiyiz. Keyfimize göre gülüyor, keyfimize göre üzülüyoruz. Ekmeğin az pişmiş tarafını kesip çöpe bile atabiliyoruz. Dünden kalmış yemekleri yememek için burun kıvırıyoruz. Rahatız, dedim ya...
Peki ya siz, şehitler? "Rahat uyuyun" desek de, bu yaşananları gördükçe, gerçekten de rahat mısınız yerinizde? Rahatımız batıyor değil mi? Ve hatta doğrusu, acıtıyor! Kalkıp gelmek, ağıza alınmayacak sözler söylemek istiyorsunuz. Ama olmuyor değil mi? Gelinemiyor "ha" diyince oradan. Aslında gelmeyin, size emredilen "ölüm" dahi bizi bu karanlıktan kurtaramazken; tekrar dirilişiniz, gözyaşlarınızla torunlarınıza sövmekten öte olmayacaktır.
Biz şimdi yaşıyorken aslında,
sizinle yatıyor onurumuz;
koyun koyuna.
Yürüyen bedenleriz biz artık,
kimlikli ama adsız.
Mezarınızı da sattık,
Sizler artık masalsınız.
Biliyor musunuz? Biz hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz, fütursuzca! Nasıl doğabilmiş olduğumuzda umrumuzda değil artık. Mutlu değiliz artık: Türk'üz demekten. Dedirtmiyorlar! Çaldılar anıları, tarihleri ve geçmişleri sayfalardan. Uğrunda öldüğünüz bu vatan topraklarında cirit atıyoruz artık, altında bilmem kim yattı bize ne! Böyle diyorlar ve dedirttiriyorlar bize, en doğrusu buymuşcasına. Ve siliyorlar tek tek sayfalardan silüetleri. Adam, hani eskiden derdik ya "Atam", unutturuluyor. Silikleşiyor silüetleri hafızalardan. Onu unutursak eğer, sizi mi unutmayacağız?
Unutuldunuz zaten!
Gerçekten!
Ülke satılıyorken,
Sırıttılar geçmişe, "evet" derken!
Henüz, iki kişiden biriyken,
Korkuyoruz değiştirilmekten.
Siz orada yatıyorken,
Ve biz, iki kişiden biriyken;
Utanıyoruz yaşarken...
Ki ölmekten!..
Siz biner biner ölürken,
Ve siz hala orada yatıyorken,
Ve biz hala sizi kutluyorken,
Ülke satılıyor dörder dörder; harbiden!
Murat Dicle
(18.3.2012'de yazılmıştır)