29 Ağustos 2012 Çarşamba

İKİ CAMİ ARASINDA AŞK, Mürvet Sarıyıldız

İKİ CAMİ ARASINDA AŞK, Mürvet Sarıyıldız
İKİ CAMİ ARASINDA
AŞK

Mürvet Sarıyıldız
Size kitabın içeriğinden veya yazarın romancılık becerisinden çok; kitabın baskı kalitesinden, mizampajından bahsedebilirim. Daha kitabı ilk elime aldığımda, anladım ki bu kitabı takva sahipleri basmış/bastırmış. Nedendir bilmem, dinci dediğimiz kesimdeki insanlar teknolojiyle çok ilgililer ve nedendir bilmem, matbaa işleri konusunda büyük yatırımları ve hevesleri vardır. Çok severler böyle süslü şeyleri basmayı...

Hikaye çoğunuz tarafından biliniyor olabilir. Kitabın kapağına bakıp da aldanan da olmuş olabilir, benim gibi. Böyle bir kitabın basılmış ve piyasada satıldığını gördükten sonra, bana müthiş bir cesaret geldi. Bildiğiniz gibi benim de öykü denemelerim var. Peki neden ben de bunları kitaplaştırmayayım? Bu kitabı, roman diye çıkarttılarsa, benim kitabım bu kitaba göre best seller olur :)

28 Ağustos 2012 Salı

KATRE-İ MATEM, İskender Pala

KATRE-İ MATEM, İskender Pala
KATRE-İ MATEM
İskender Pala
Tarihin derinliklerinden, armağan denilebilecek bir metnin; İskender Pala'nın şahsiyetinde ortaya çıkmış bir eserdir: 66 Soru ve 1 Cinayet... Gerçek midir, değil midir, bilinmez. Konuda adı geçen isimlerin gerçekliği tartışılmaz olsa da, kurgulanmış hikayenin gerçekliği net olarak belirtilmemiştir.

Yazar tesadüf ettiği bir kitap müzayedesinde, kimsenin itibar etmediği, yırtık pırtık bir kitaba en yüksek değeri vererek sahip olur. Ki yazar: "bilinse, çok daha fazla değerli olacağını" da Sunuş bölümünde dile getirmiştir. İskender Pala, işte bu elde ettiği Osmanlıca yazılmış kalın cildin, en son bölümünde anlatılan hikayeyi, bizlerin anlayacağı şekilde sunmuştur. Gerçekte yazarı bilinmemektedir. İskender Pala, der ki: "...Kitabın gerçek yazarı bulununcaya kadar, bu öyküyü size ben anlatmış olacağım ve siz bu kitabın yazarı olarak beni bileceksiniz."

BABA ve PİÇ, Elif Şafak

BABA ve PİÇ, Elif Şafak
BABA ve PİÇ
Elif Şafak
Aşure tarifidir, bu... Malzemesi: Türk'tendir, Ermeni'dendir; azıcık evin kedisi, az da evin deli ahalisi, geçmişten alınmıştır öfkesi; çokca kinlidir yeni neslin Ermenisi... Şaşırtıcı ve sarsıcı bir betimlemeyle anlatılan; Zeliha ile katıştırılıp ki tasvire dönüşen, yağmurlu bir günle başlayan: bir hikaye, bu... Cemi cümlemize anlatılan; kimimize göre masal, kimimize göre nasihat, kimimize göre içinden çıkılmaz bir paradoks: Baba ve Piç

Hali, tavrı ve Bab-ı Esrar'a rivayet olunan musallatlığı ile "gıcık-i" payesinde bir hatun kişi: Elif Şafak.

İngilizce olarak kaleme aldığı bu roman ile tüm olumsuz -ki n'oluyorsa bana, süzme gıcık olmuştum- fikirlerimi yıkmıştır. İngilizce'den Türkçe'ye çeviri yapan, çevirmenin mi, yoksa yazar, Elif Şafak'ın mı kitaba edebî harikuladelik kattığı; mutlaka tartışılmalıdır...

27 Ağustos 2012 Pazartesi

KAVİM, Ahmet Ümit

KAVİM, Ahmet Ümit
KAVİM
Ahmet Ümit
Bir ülke düşünün ki, Türkiye kadar karma felsefeye ve karma dinlere kucak açabilmiş olsun. Kitabı, polisiye bir roman olmasının dışında; ülkemizin kültürel zenginliklerine ve yakın tarihteki "devletin teröristi" mitine(!) de dem vurmaktadır.

Hikayenin baş karakterleri; Komiser Nevzat, yardımcıları Ali ve Zeynep: ilginç bir cinayet ile bir araya gelirler. Cinayet, bir adamın öldürülmesi dışında, işlenen cinayetin tarzı bakımından çok dikkat çekicidir. Kalbine saplanmış -ki kabzası haç şeklindedir- bir bıçak; yanı başında açık duran bir incil; incilin sayfasında kurbanın kanı ile altı çizilmiş bir cümle; sayfanın kenarına yine kanla yazılmış "Mor Gabriel" yazısı: Büyük bir takibe ve entrikalara sebep olacak bir cinayetin ilk izlenimleridir...

17 Ağustos 2012 Cuma

CUMHURİYET, Turgut Özakman

CUMHURİYET, Turgut Özakman
CUMHURİYET
Turgut Özakman
Turgut Özakman'ın serinin üçüncü kitabı olan Cumhuriyet, sizin de tahmin edeceğiniz gibi, kurtuluş savaşının ardından; Birinci Dünya Savaşının bitişi, Türkiye'nin özgürleşmesi -ki Cumhuriyetin ilanına kadar giden hikayeyi anlatmaktadır. Hikaye dedim, ancak çok ciddi tarihi belgelerle hazırlanmış, okunması ve anlaşılması kolay bir tarihi roman olmuş, bu kitap. Özakman, bana göre, bu dönemleri; başlangıç seviyesinde roman tadında anlatmaktadır.

Turgut Özakman'ın bu kitabını okumadan önce sırasıyle, Diriliş: Çanakkale 1915 ve Şu Çılgın Türkler kitaplarını okumanız gerekmektedir. Böylece konuyu daha iyi kavrayabileceksiniz. Elbette, dediğim gibi, bu başlangıç seviyesi için, harika bir tarihi belgedir. Hem tarih kitabı hem de roman tadı, damağınızda kalıyor.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

MÂÛN SURESİ, Yaşar Nuri Öztürk

MÂÛN SURESİ, Yaşar Nuri Öztürk
MÂÛN SURESİ
Yaşar Nuri Öztürk
Yine Yaşar N. Öztürk'ten bir eser daha. Allah ile aldatanlara, Kur'an'ın tokadı niteliğindeki Mâûn suresinin tefsiri...

Öyle bir tefsir ki, konu hep aynı surenin etrafında dönüyor olsa da, Kur'an'daki bir çok ayet ve surenin de yer aldığı bir kitap, bu. Anlatım ve konuların detaylı şekilde ele alınması sizi bir süre sonra sıkıyor olsa da, hem surenin detaylı tefsirini hem de İslam tarihindeki bu surenin muhattblarını da okuyacaksınız. Gerek günümüz gerekse de İslamiyetin ilk günlerindeki müşriklere şahit olacaksınız. Göz göre göre, insanlardan bu sureyi ve surenin anlamını gizleyenleri öğreneceksiniz.

SİMYACI, Paulo Coelho

SİMYACI, Paulo Coelho
SİMYACI
Paulo Coelho
Yazarın bir başka romanını okumadım, ancak bu romanı okurken, yazım ve anlatım dilinin basitliği beni şaşırttı. Çünkü, böylesi dünyada yankı yapmış ve milyonlarca satılmış bir romandan beklentim büyüktü. Yazım ve anlatımda, edebi bir eser bekliyordum. Ancak bu bir tarz, bunu kabul etmek gerek. Hikayenin beklenen bir sonu olmakla birlikte, kullanılan tarz; Çehov tarzı gibi geldi bana. Günümüz modern anlatımlarından uzak bir tarzla yazılmış. Bu hikayeyi, Balzac, Ahmet Ümit vs. yazmış olsaydı, emin olun 180 sayfa yerine iki ciltlik roman ortaya çıkardı. Aslında iyi de olurdu.

Herşeyden önce konu harika. Anlatılmak istenen şey, her insan için çok önem arzedeceğini sanıyorum. Simyacı'yı okuyan hemen herkesin bu öyküde, kendinden ve kendi için birşeyler bulacağını düşünüyorum.

ALLAH İLE ALDATMAK, Yaşar Nuri Öztürk

ALLAH İLE ALDATMAK, Yaşar Nuri Öztürk
ALLAH İLE ALDATMAK
Yaşar Nuri Öztürk
"Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun; beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun."
-Sun Tzu

Çinli bilge ne güzel demiş değil mi? Peki Kur'an bu konuda ne diyor: "Aldatan, sizi Allah ile aldatmasın" (Lokman 33, Fâtır 5, Hadîd 14) İşte bu kitap, Kur'anda geçen bu ayetleri baz alarak bizleri ciddi şekilde "Allah ile Aldatanlar" 'dan sakınmamızı söylüyor. Gerek Kur'andan, gerek İslam tarihinden ve gerekse de günümüz yönetimlerini belge/örnek göstererek bunu yapıyor, yazar. Kitap, dinci(!) kesimin şiddetle karşı çıktığı bir ismi; bize hiç bilmediğimiz yönleriyle de tanıtıyor...

"Hak olan Kur'an, haksızlığı kabule vasıta yapıldı." sözünü, İslam tarihine yazdıran -ki özellikle o dönemin Türkiye'sindeki Müslümanlara bir uyarı şeklinde söyleyen- ise Gazi Mustafa Kemal Atatürk'tür...

Bu ve diğer kitaplarını okudukça, takva manyakları -ki ben bu tabiri, müşrikler için özellikle kullandım- neden Yaşar Nuri Öztürk'ü sevmediklerini çok iyi anlıyor insan. Kitap bize, tercüme/meallerde yapılan kasıtlı yanlışları bir bir dile getirmektedir.

3 Ağustos 2012 Cuma

HAÇSIZ HAÇLILAR, Arthur Koestler

HAÇSIZ HAÇLILAR, Arthur Koestler
HAÇSIZ HAÇLILAR
Arthur Koestler
Nazi Almanya'sında -ki kendi ülkesi olmadığı halde, o dönemin proleter fikrine sahip kişilerce; gönülsüzce ama sanki mecburmuşcasına eylemlerde bulunan Peter'in öyküsüdür, bu.

Genç ve kendi çapında bir ideolojiye sahip, Peter; gördüğü işkencenin ardından, ülkeden kaçar ve tarafsız bir ülke gelir. Hikaye de böyle başlar. Kitabın üç evresi var: tarafsız bölgeye geliş ve orada yaşadığı aşk; aşkının gidişi ile başlayan hastalıklar, getirdiği kriz ve kendinin gönüllü olarak -ki bu Sonia tarafından yapılır- psikolojik sorgulanma evresi; son olarak da hesaplaşma ve Peter'in kendini tanımlama evresidir.

Kitap, bir roman olmasının yanı sıra, Peter gibi kişiliğe sahip insanların 'amaçsız amaçlarını' da gözler önüne sermektedir. Kitap bu yüzden Haçsız Haçlılar diye adlandırılmıştır. Bir inanç yok -ki bu sadece dini bir inanç olarak kastedilmemektedir- ancak, davaya bağlılık vardır. Bir dürtü Peter ve Peter gibileri, süreli olarak davaya karşı dürtmektedir. Hitler ve Napolyon örneği benim için ilginçti, kitapta. Bu iki şahıs ve Peter da, davasını güttüğü ülkenin as vatandaşı olmamışlar, ancak o ülke için ölümüne bir sevda ile mücadele etmişlerdir.

Kitap, Peter ve onun gibi bu dürtülere sahip insanları irdeliyor. Bunun bir "korkulu rüya" ile alakalı olabileceğini veya hala geçmişten kalan bir anının etkisiyle olabileceğine dair sorgulamalarla karşılaşıyoruz.

Sonuçta, huylu huyundan vazgeçmez dedirtecek bir sonla bitiyor, kitap.

Diğer kitap yorumlarım için tıklayınız.