22 Kasım 2012 Perşembe

AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR, Hande Altaylı

AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR, Hande Altaylı
AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR
Hande Altaylı
Akıcı ve bir çırpıda okunacak türden; içinde edebi anlatımlardan yoksun, günümüz diliyle yazılmış bir kitap. Eser demek zor; kıyıcı, yıkıcı, vahşi, kapitalist ruhu okşayan, deli fişek yaşamları anlatan bir öykü bu.

İnsan kendine soruyor, tüm bunlar Türkiye'de mi oluyor? Ya da gerçekten de Türkiye'de böyle yaşamlar da var mı? İğrenç de diyebilirsiniz, imrenebilirsiniz de...

Bir an kitabı okurken, -bekar bir erkek olarak- gaza gelip, hurraaa acil para kazanmak ve cillop gibi hatunları götürmek geliyor insanın içinden. Dallas dersen var, Yalan Rüzgarı dersen o da var. Kim kimi beceriyor, kerane karısı mı yoksa Aslı mı daha çok erkekle yatmış, düşünüyor insan.

Bu tür kitapları okuyan her güzel kadın -ki Tanrının bir armağanıdır- mümkün değil mutlu olamaz. Emin olun olamaz. Empoze edilen şeyler ürkünç. Gerçeklikten ve doğallıktan çok uzak. Sanmıyorum ki, toplumumuz bu anlatılan öyküdeki gibi bir yaşam sürebilsin ve bu yaşamı yüceltebilsin. Genç, abaza ve lüks düşkünü insanlar için başlangıç olarak oldukça mutlu bir tablo çiziyor bu öykü. Ki Aslı'da romanın sonunda "koy götüne" der gibi, yoluna devam etmek zorunda kalıyor. O bu yolun yolcusudur...

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


4 yorum:

yamak dedi ki...

kitabı okurken düştüğüm çelişkilere düşmüş gördüm sizi de... Bazı yerlerde çok sığ kaldığını ben de kabul etmiştim okurken ve söylediğiniz gibi o denli para ve lüks içinde sürülen yaşamların ütopikliğini...

Ama diğer yandan da yazarın ilişkilere bakış açısı gerçekçi gelmişti bana, belki etraflarında yarattığı dünya gerçekçi değil ama... Dallas vari diyişinize de katılıyorum, zira kimin eli kimin cebinde belli değil. Ama günümüz ilişkilerinin sığlığını da görmediniz mi sahi o satırlarda.

Yazarın ilk kitabı olmasından kaynaklanan pek çok eksiklik göze çarpıyor gerçekten de, hele ki iyi bir okursanız farketmemeniz mümkün değil... Yine de bir parça haksızlık etmişsiniz sanki yazara...

M. Murat Dicle dedi ki...

Yazarın ilk kitabı olduğunu inanın bilmiyordum. Para olmayınca sağdan soldan gelen ne tür kitap varsa okuyorum. Pek kitap seçmem ama genelde kitap alacak olsam, eskilerden klasik saydığımız, Türk yaarlarını tercih ediyorum.

Hi denizi görmemiş biri için, okyanus ne ifade ederse; bu hikayede anlatılanlarda bir nebze benim iin öyle oldu. Belki bu tür ilişkilerin iinde olanlar, benden daha farklı düşünmüşlerdir. Fakat, bu tür hikayelerin toplum üstündeki olumsuz etkilerini de düşünmek lazım. Evinde, sadece kitap okuyarak gelişen kızlarımıza pek iyi örnek olduğunu sanmıyorum. Belki de bir kız babası olduğum için böyleyim :)

yamak dedi ki...

klasik tercihinizi paylaşımlardan anlamıştım zaten:)
toplum üstündeki olumsuz etkilere değinmişsiniz...Haklı yanınız var, bunu kesinlikle inkar edemem; ama insanlar televizyon denen sihirli kutunun büyüsüne kapılmış kitapları neredeyse unutmuşken ve o beyaz ekranda bu çarpık ilişkilerin çok daha kötülerini izlerlerken bu kitaba çok da birşey diyemiyorum.
Bunun yanında kız babası olmanızın getirdiği endişeleri anlıyorum; ama size şunu söylersem belki rahatlarsınız; ben de genç bir bayanım...Ama içinde bu tarz çarpık ilişkiler gördüğüm kitaplar özendirmekten çok uzaklar.Aksine başkalarının yanlışlarından çıkarım yapıp uzak durmanızı bile sağlıyorlar:)

M. Murat Dicle dedi ki...

Haklısınız, nereyi kapatsak bir başka yerden maruz kalıyor, gençler. Aslında derin düşündüğümüzde, yasaklamak yerine, izah edebilmeyi öğrenmek gerek, çocuklarımıza ya da gençlere.

Günümüzde -ki dünyanın her yerinde- herkes bir "kurtulma" süreci içinde. Herkes kapağı bir yerlere atma derdinde. Eskisi gibi çıraklık yapıp da altın bilezik sahibi olmak yerine, hemen birşeylerin sahibi olma yoluna gidiyor, çoğunluk. Bu bağlamda, hem içindeki eksiklik hem de aileden gelen eğitim yetersizliği, maalesef gençleri vahşi kapitalizmin kucağına atıyor. Böylesi romanlarda -tamam sadece bu romanı değil, başkaları da var- bir çeşit yön gösterme olabiliyor...

Buna karşın, gelişimini yaşıyla doğru orantılı geliştirebilen ve ailelerin desteğiyle kabul edilebilir mantaliteye sahip bireyler içinse, bu tür öyküler, birer uyarı niteliğinde bilgilendirmedir.

Eh, işin bilimsel, toplumsal vesaire kısmını geçersek; öykü heyecanlıydı, yazar iyi kötü, o anları bize yaşattı diyebiliriz, değil mi? En azından benden iyi yazmış ;)