elif şafak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elif şafak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Şubat 2014 Perşembe

SİYAH SÜT, Elif Şafak

SİYAH SÜT, Elif Şafak
SİYAH SÜT
Elif Şafak
Elif Şafak'ın otobiyografik romanıdır. Zaman zaman tebessüm ettiren, naif bir roman diyebilirim. Belki tam anlamıyle kendini ifşa etmiş olmasa da, İç Sesler Korusu ile kendi hakkında epeyce bilgiler iletmektedir okuyucuya. Kitap Latif Demirci'nin çizgileriyle de bir bütünlük sağlıyor. Elif Şafak'ın hallerini gayet güzel çizmiş üstad.

Komedi veya tebessüm ettirici bir kitap değil bu aslında. Elif Şafak'ın hamile klamadan hatta evlenmeden bir kaç sene öncesinden başlıyor hikaye. Öncelikle yazar, kadın bir yazarın hem kariyer yapmasını hem de bir ane olmasını irdeliyor. Ancak ne kadar da irdelese de kader denilen şeyin önüne geçemiyor. Eyup adlı biriyle tanışıyor ve evleniyorlar. İsteyerek ya da istemeyerek, bilinmez, Elif Şafak hamile kalıyor. Ve süreç başlıyor. Bu süreç sadece Elif Şafak için değil, hamilelikle tanışan her kadının okuması gereken bir süreç. Çünkü bu süreç içerisinde -ki çocuk soğduktan sonra daha da kuvvetli etkileri var- bir takım hezeyanlar ve yılgınlıklar baş gösteriyor. Kitabın başında da belirtildiği gibi, bu kitap bir "Yeni Başlaynlar İçin Postpartum Depresyon" kitabıdır. Elif Şafak ile aynı süreci yaşayanların, bana bir haller oluyor, demelerinin bir açıklaması, çözümü gibi konuları ele alınıyor.

Kadınlar kadar erkeklerin de mutlaka okuması gereken bir eser. Özellikle erkeklerin empati kurabimesi adına önemli konular ele alınıyor, roman tadında bir anlatımla.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

30 Haziran 2013 Pazar

ARAF, Elif Şafak

ARAF, Elif Şafak
ARAF
Elif Şafak
Araf, birbirini takip eden olaylar zincileriyle bir macera romanı beklentisinin tam aksine; durağan gibi gelen ama zaman içinde akıp giden, bize göre dışarıklı sosyal bir yaşamı anlatan ama ağdalı felsefeden vazgeçmeyen, iki arada kalmış ama bedenlerinden sıyrılmış ruhların, acıklı, acınası ve dahası iki arada sıkışmış kalmışsınız da yüreğiniz sıkıntıdan yerinden çıkıp gidiverecekmiş gibi gelen bir öyküdür.

Oraya vardıklarında, kendilerini oralıların hiç olmadığı kadar "oralı" hissetmeleri gerektiğinin yanılgısını, oralarda bir müddet yaşadıktan sonra, oranın da buralardan hiç farkı olmadığını ki, buralardaki zamanın da oradaki zamanın da -sayısal farklarla ifade ediliyor olsa da- aynı şekilde akıp gittiğini anladıklarını anlatan bir öykü, bu. Yalnız, buralardan ziyade, oralarda daha özgürce yaşanılabildiğinin de altını kalınca çizebilen bir öykü. Skorel anlamda erkeklerin sayı üstüne sayı yapabilecekleri yegane bir "ora" öyküsü, bu öykü. Buralara nazaran, oralarda kadın ile erkeğin sadece düzüşmek için değil, arkadaş olarak da yaşabileceğini anlatan bir öykü, bu.

Oralarda yaşayanların, izlenimlerle elde edilmiş durumlarını anlatan; bir anlamda başladığı gibi biten; E peki n'oldu şimdi? diye de dedirtebilen, bu öyküyü okumanız gerektiğine inanıyorum. Elif Şafak hala benim için bir muamma. Aslı Biçen ise bir soru işareti. Bu ve bundan sonraki Elif Şafak öykülerinin doğrudan İngilizce olarak yazılıyor olması yazar açısından bir deneyim gibi görünse de illa bir ibnelik arıyor insan. Belki de kıskançlıktan, kimbilir?..

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

27 Şubat 2013 Çarşamba

PİNHAN, Elif Şafak

PİNHAN, Elif Şafak
PİNHAN
Elif Şafak
Osmanlı döneminde bir dervişin kendi hikayesini bulmasını ve sittinsene Akrep Arif olarak bilinen ancak ahalisinin, yaptırılan bir hamama istinaden, adının Nakş-ı Nigar olarak değiştirdiği mahallenin kötüye giden kaderini anlatan bir öyküdür bu.

Pinhan -ki gizli saklı anmanına gelmektedir- doğuştan çift cinsiyetlidir; gündüzleri bir erkek gibi cesur, geceleri bir kadın kadar ürkektir; görünüm itibariyle bir erkektir, ama ruhunda bir kadın ağırlığı vardır, ancak henüz kendi bile bunu keşfedebilmiş değildir. Çocukken bir dergahın bahçesinde bulunan bir elma ağacı üstünde yakalanır ve iyi niyet yoluyla -ailesinin izniyle- dergahta bir derviş gibi yaşamaya başlar. Oldukça yakışıkl ve doğuştan gözleri sürmeli bir delikanlı olan Pinhan, dergahta Dürrü Baba'nın önderliğinde yapılan ayinlere kabul edilmemektedir; bu ayinlere katılabilmek için, kişinin bir hikayesinin olması gerektiğini öğrenir ve vakti zamanı geldiğinde kendi hikayesini bulmak için İstanbul'a gitmeye karar verir. Kader belki onu İstanbul'a göndermişti...

Biseksüel hayatın da ele alındığı (gay ve lezbiyenlik) romanda, Pinhan, İstanbul'daki Akrep Arif  mahallesine gelir ve olaylar başlar. Bolca karakterin olduğu ve hemen her karekterin ayrı ayrı hikayesinin anlatıldığı, mistik olayların kol gezdiği bir roman bu.

Kitap içinde yer yer şiirler okuyucuyu kendine çekiyor. Kullanılan dil kulağa hoş geliyor. 1998 senesinde Mevlana Büyük Ödülü almış bir eser olmasına rağmen, insan yine de sorguluyor: İlginç! Kitap bir garip bitiyor, aslında güzel başlıyor ancak final eksiklerle dolu gibi. Romanda bana göre boşluklar var. Ancak 24 yaşındaki Elif Şafak açısından bakılacak olursak, yaşından büyük bir eser çıkartmış ortaya. Bir Baba ve Piç ile veya bir İskender ile kıyaslanmaz bence. Ancak kitabın sonundaki söyleşide, ne hikmetse yazar sürekli olarak en çok Pinhan'ı beğenenlerle karşılaşmış.

Pinhan kötü ve kötülenecek bir kitap değil. Yazarın ilk kitabı olması açısından eksiklikler (ya da hikayedeki boşluklar diyelim) de hoş karşılanabilir. Kullanılan dili beğendim. Şiir gibi akıp gidebiliyor cümleler.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.
 
 





6 Eylül 2012 Perşembe

İSKENDER, Elif Şafak

İSKENDER, Elif Şafak
İSKENDER
Elif Şafak
Daha önce ve ilk defa Elif Şafak romanı olarak okuduğum, Baba ve Piç romanının İngilizceden tercüme edildiğini görmüştüm. İskender adlı romanını okumadan önce, belki bu doğrudan doğruya Türkçe olarak kaleme alınmıştır ve böylelikle Baba ve Piç ile kıyaslama yapabilirim diye düşünüyordum. Kıyaslama: Baba ve Piç'i tercüme eden Aslı Biçen hanımefendinin, kitaba kattığı edebî ruh ile Elif Şafak'ın doğrudan Türkçe olarak kaleme aldığı bir romandaki edebî ruhun karşılaştırması olcaktı, benim için. Neyse, İskender'de doğrudan İngilizce olarak kaleme alınmış bir eser. Kıyaslamayı artık başka -ki varsa!- romanlarına bırakacağım.

Ha, bu arada, asla kötülemek ve küçümsemek için kıyaslama içine girme niyetinde değilim. Sadece yazarı daha iyi analiz edebilmek adına bir meraktır. Bu ayrıca bana, bir eserin, başka dillere tercüme edildiğinde, orijinalinden ne kadar sapma da yapabileceğini gösterecektir. Farklı bir bakış açım ve mantalitem olduğu kesin ;) İskender veya Baba ve Piç romanlarının İngilizce - Orijinal sürümünü okuyamayacağımdan, Elif Şafak'ın doğrudan Türkçe kaleme aldığı bir eseriyle kıyaslama yapacağım. Yazara ait kitapları okumam zaman içerisinde devam edecektir. Gelelim İskender'e...

28 Ağustos 2012 Salı

BABA ve PİÇ, Elif Şafak

BABA ve PİÇ, Elif Şafak
BABA ve PİÇ
Elif Şafak
Aşure tarifidir, bu... Malzemesi: Türk'tendir, Ermeni'dendir; azıcık evin kedisi, az da evin deli ahalisi, geçmişten alınmıştır öfkesi; çokca kinlidir yeni neslin Ermenisi... Şaşırtıcı ve sarsıcı bir betimlemeyle anlatılan; Zeliha ile katıştırılıp ki tasvire dönüşen, yağmurlu bir günle başlayan: bir hikaye, bu... Cemi cümlemize anlatılan; kimimize göre masal, kimimize göre nasihat, kimimize göre içinden çıkılmaz bir paradoks: Baba ve Piç

Hali, tavrı ve Bab-ı Esrar'a rivayet olunan musallatlığı ile "gıcık-i" payesinde bir hatun kişi: Elif Şafak.

İngilizce olarak kaleme aldığı bu roman ile tüm olumsuz -ki n'oluyorsa bana, süzme gıcık olmuştum- fikirlerimi yıkmıştır. İngilizce'den Türkçe'ye çeviri yapan, çevirmenin mi, yoksa yazar, Elif Şafak'ın mı kitaba edebî harikuladelik kattığı; mutlaka tartışılmalıdır...