30 Kasım 2012 Cuma

YALNIZ KADINLAR SOKAĞI, Maeve Binchy

YALNIZ KADINLAR SOKAĞI, Maeve Binchy
YALNIZ KADINLAR SOKAĞI
Maeve Binchy
Yer İrlanda; henüz emlak furyasından etkilenmemiş bir sokak, Tara Sokağı; bu sokakta Danny ve Ria'nın hayalini süsleyen bir ev, Tara Sokağı 16 Numara; Büyük, çok büyük bir aşk ve sevenlik içinde büyük dostlukların yaşandığı günlerde geçen cici mi cici bir hikaye: Yalnız Kadınlar Sokağı...

Hızlı, sıkmayan ve sürekli merak uyandıran bu hikaye, size Umutsuz Ev Kadınları TV dizisini anımsatabilir. Ama burada gerçek dostluklara daha fazla dem vuruluyor. Sıkı bir ev yaşantısı ve etrafında dönen olaylar/kişiler anlatılmaktadır. Romanda, gençlik yıllarından orta yaşa kadar geçen bu süre içinde, karakterlerin yaşantılarına, kah tebessüm edecek kah da hüzünleneceksiniz.

Sevgili Ria, seni seviyorum...

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


28 Kasım 2012 Çarşamba

Umut


Bazen kağıt üstünde, bazen de ekranda gördüğümüz bir enstantanede; hayalinizi canlandıran bu sabit hareketlilik; yıllarca sürmesini istediğiniz bir birlikteliğin duasını okur gözlerinize. Hele bu, hiç tanımadığınız birine ait ise; tanıdıklarınızın aksine daha gerçek dışı olsalar da, daha derin umutlar yeşertir yüreğinizde. Umut bilinmezlikle güçlenir... Kendimizi kadırmanın adıdır, umut: Hiç karnını doyuramadığı fakirin ekmeğidir.

Murat Dicle

27 Kasım 2012 Salı

İSYAN GÜNLERİNDE AŞK, Ahmet Altan

İSYAN GÜNLERİNDE AŞK, Ahmet Altan
İSYAN GÜNLERİNDE AŞK
Ahmet Altan
Ahmet Altan'ın okuduğum ilk kitabı; bazı ebeplerden ötürü, gıcıklığım olsa da -ki yazar ayırt etmem- okudum. Henüz Ahmet Altan okumadan önce, yazarın Erotizm öğelerini çokça kullanıldığını ve hatta toplatılma derecesine geldiğini -veya toplatıldığı- aklımda kalmış. Evet, birşeyler denemek istemiş romanda, ama sanki bu defa temkinli gibi geçiştirmiş, sıcak anları...

Bir İskender Pala değil! Böylesi bir konu İskender Pala'nın elinde daha doyurucu olurdu; hele hele, tarihi bilgiler açısından fazlasıyla dolu olurdu. 31 Mart Vakası olarak anılan olayların; başlangıcı, olay anları ve sonrasını kapsayan bir kaç aylık dönem anlatılıyor. Bu dehşet verici tarihi olayı anlamak için, güzel bir hikaye denilebilir.

Anladığım kadarıyla, belli bir kesimin kadınları Ahmet Altan'ın romanlarını seviyor. Ve anlaşılıyor ki belli bir kesim,  Ahmet Altan'ın erotizm öğretisi ile yola çıktıklarında; Uzun İktidar İçin Gerekli Koyunlar Ordusu(!)'na "halayık tadında arızalı müminler" üretebilme ihtimali dahilinde olabilirler mi, bilemiyorum...


* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

22 Kasım 2012 Perşembe

AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR, Hande Altaylı

AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR, Hande Altaylı
AŞKA ŞEYTAN KARIŞIR
Hande Altaylı
Akıcı ve bir çırpıda okunacak türden; içinde edebi anlatımlardan yoksun, günümüz diliyle yazılmış bir kitap. Eser demek zor; kıyıcı, yıkıcı, vahşi, kapitalist ruhu okşayan, deli fişek yaşamları anlatan bir öykü bu.

İnsan kendine soruyor, tüm bunlar Türkiye'de mi oluyor? Ya da gerçekten de Türkiye'de böyle yaşamlar da var mı? İğrenç de diyebilirsiniz, imrenebilirsiniz de...

Bir an kitabı okurken, -bekar bir erkek olarak- gaza gelip, hurraaa acil para kazanmak ve cillop gibi hatunları götürmek geliyor insanın içinden. Dallas dersen var, Yalan Rüzgarı dersen o da var. Kim kimi beceriyor, kerane karısı mı yoksa Aslı mı daha çok erkekle yatmış, düşünüyor insan.

Bu tür kitapları okuyan her güzel kadın -ki Tanrının bir armağanıdır- mümkün değil mutlu olamaz. Emin olun olamaz. Empoze edilen şeyler ürkünç. Gerçeklikten ve doğallıktan çok uzak. Sanmıyorum ki, toplumumuz bu anlatılan öyküdeki gibi bir yaşam sürebilsin ve bu yaşamı yüceltebilsin. Genç, abaza ve lüks düşkünü insanlar için başlangıç olarak oldukça mutlu bir tablo çiziyor bu öykü. Ki Aslı'da romanın sonunda "koy götüne" der gibi, yoluna devam etmek zorunda kalıyor. O bu yolun yolcusudur...

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


KARARTMA GECELERİ, Rıfat Ilgaz

KARARTMA GECELERİ, Rıfat Ilgaz
KARARTMA GECELERİ
Rıfat Ilgaz
Rıfat Ilgaz'ın 1974 senesinde  yayımlanan ve II. Dünya Savaşı dönemininde -ki karartma gecelerinin yaşandığı 1944 senesidir- kitapları toplatılan ve polislerce aranan Mustafa Ural adlı  aydın bir şairin, iki bucuk aylık kaçış öyküsünü anlatmaktadır bu kitap.

İnsan düşmeye görsün... Mustafa Ural henüz ne sağcılık ne solculuk ne de komünistlik gibi ideolijelere kendini pek yakın hissetmese de, içindeki gerçeklik ve doğruculuk, kendini şiirlerinde göstermesine sebep olmaktadır: Elbette bu, dönemin konjonktürüne aykırı şiirlerdir. Bu günün gözüyle baktığımızda, dönemin hükümetini ve yardakçılarının ne kadar cahilce ve ne kadar yıkıcı davrandıklarını görebiliyoruz...

21 Kasım 2012 Çarşamba

KEDİ

Kar serpiştiriyordu sokakta;
Yoldan geçiyor bir kedi, kaldırımda.
Ardından geliyor gölgesi, o da kaldırımda;
Gece lambası önlerinde, yanmakta.

Lambanın etrafı, hale ve kar;

Hissediliyor şiddeti, soğuk bir hava var.
Yoldan geçiyor bir adam, önde kedi var;
Sarınmış paltosuna, yalnız bir hali var.

Terkedilmemiş belki, kimbilir, çıkmış yola.

Kaldırımda adam, yürüyor, kedi önde, gölgesi arkada.
Ürküyor kedi, bakıyor arkasına;
Durdu adam, kedi hala bakmakta

Ürkmesin dedi kedi, durdu kaldırımda,

Ama ürktü kedi, kaçtı karşıya.
Aman demeye kalmadı, yolda bir araba...
Ah! Kedi gitti, arabanın altında.

İtilmiş, atılmış adam... Kedi bakıyor yoldan.

Araba durmadı, geçti onların yanından;
Koştu, yetişemedi, baktı arkasından.
Kedi hala bakıyor, yoldan.

Tiksindi adam, bakamadı minik cana;

Almak istedi, yapamadı, kaldıramadı kaldırıma.
Bir daha bakmak istedi, yatıyordu hala; boylu boyunca.
Bir adım attı geriye, kaçmak istedi olanca hızıyla.

Kar yağıyor, adam kaçıyor; büyük adımlarla.

Soğuk, yüze, ele, bacaklara vuruyor; acımasızca.
Adam hızlanıyor, daha da büyük adımlarla;
Umut ediyor adam, Tanrıdan gizli dua.

Nasıl döndü, nasıl geldi yanına;

Kedi hala yolda.
Çömeldi, baktı minik cana;
Gözlerinden süzüldü bir damla

Kaldırdı ve aldı,

Ayağa kalktı,
Kaldırıma baktı;
Artık mezarı bir taştı

Kedi üşüyor, adam üşüyor ve Tanrı her şeyi biliyor...


Murat Dicle

20 Kasım 2012 Salı

İSTANBUL HATIRASI, Ahmet Ümit

İSTANBUL HATIRASI, Ahmet Ümit
İSTANBUL HATIRASI
Ahmet Ümit
Ahmet Ümit'ten harika bir polisiye roman daha... Başkomiser Nevzat ve ekibi; Ali ve Zeynep, yine iş başındalar. Sarayburnu'ndaki Atatürk Anıtı -ki bu anıt Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk anıdı olarak geçmektedir  (1926 senesinde heytraş Heinrich Krippel tarafından yapılmışır) önünde bir ceset bulunur. Elleri bağlı ve bir avucunda ise bir sikke bulunmaktadır. İstanbul'un ilk adı olan Byzantion adıyla basılmış bir paradır bu.

Cevval ekibimiz, derhal olayın araştırmasına girişirler. Bu olay araştırıldıkça ilginç şeyler karşınıza çıkacak. Ve tüm bunlarla birlikte, dostlar arasında geçen muhabbete de tanıklık edeceğiz. Nevzat'ın sevdiceği, Evgenia'nın sıcaklığı, sizi de saracak...

Romanı okurken, katil şu mu bu mu, diye ede, kitabın sonlarına doğru sürprizle karşılaşmak içten bile değil. Ahmet Ümit, sever böyle, bizi ters köşeye yatırmayı. Böylesine sürükleyici ve bir çırpıda okunabilen bu romanı okumanızı salık veririm. 

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ, Charles Dickens

İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ, Charles Dickens
İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ
Charles Dickens
Fransız ihtilalinin, başlangıcını ve geçerli sebeplerini; Fransız ihtilalinin acımazsızlığını; Giyotini; aşkı ve dostluğu anlatılıyor bu romanda...

Fransa ve İngiltere'de geçen hikayenin başlıca karakterleri, Charles Darnay nam-ı diğer Evermonde, gerçekte bir Fransız asilzadesidir ; Dr. Alexander Mannete, yıllarca bir kule hapishanesinde unutulmuş ve acı çekmiş bir doktor; Bayan Mannete, Lucie, doktorun kızı, annesi ölmüş ve dünyada yalnızca babası kalmıştır; Jervis Lorry, Tellson Bankası temsilcisi ve Mannette'lerin hem banka işlerini yapar hem de fazlasıyla dostuklarını kananmıştır; Defarge'ler, karısı ve kocası; Giyotin -ki sıkça adını dıyacaksınız; Sindey Carton, kafası çalışan bir avukat, ancak hayatı boıktan biri; Avukat Stryver -ki Carton'un dehasıyla başarılı bir adamdır...

Elbette bir çok karakter ve tipler var bu öyküde. Hem tarih hakkında bilgi sahibi olacaksınız, hem de aşkın nelere kadir olduğunu okuyacaksınız.

Charles Dickens, daha önce tarihi roman denemesi olmuş, ancak İki Şehrin Hikayesi ile tekrar bu konuda, başarılı bir eser çıkartmıştır. Yazarın oldukça farklı anlatımı var. İmalar ve simgeler ile anlatılması gerekeni, kimi zaman derin, kimi zaman da açıkça dile getirmektedir. Klasikler arasında yer olan bu romanı okumanızı dilerim.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

12 Kasım 2012 Pazartesi

KOLTUK, Aziz Nesin

KOLTUK, Aziz Nesin
KOLTUK
Aziz Nesin
Aziz Nesin'in mizahi yeteneğiyle, genel değişmez tespitler denilecek kısa öyküler kitabıdır. İçinde yirmi iki adet öykü bulunmaktadır. Aziz Nesin'in hiciv yeteneğini hemen her öyküde görmek mümkün.

Sesli Güldüm, evet kahkahalarla gülerek okudum bu öyküleri. Büyük incelikle yazılmış -ki Aziz Nesin'in ideolojik tarafını ön plana çıkartan öykülerdir, bunlar. ADAM yayınlarından çıkartılmış bu eserin, son kısmına, YANKILAR başlığıyla, KOLTUK kitabı hakkındaki yorumları da okumak mümkün. Karşıt görüş olarak Peyami Safa'nın (öyle olduğu, yazının üslübündan anlaşılıyormuş) yorumları da ilgi çekici.

Bu kısa öyküleri okumak ayrıcalıktır ;)


* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

 

BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT, George Orwell

BİN DOKUZ YÜZ EKSEN DÖRT, George Orwell
BİN DOKUZ YÜZ EKSEN DÖRT
George Orwell
Farklı ve bambaşka bir hikaye; bir karşı-ütopya...

Değerli ve zaman ile bağı olmayan bir hikaye demek yanlış olmaz. 1948 senesinde bitirilmiş bu hikaye, o dönem için oldukça kurgu-bilim tadında diyebiliriz. Ancak, günümüzdeki bir insan, bu romandaki uygulamalara pek şaşırmayabilir; çünkü ben bile bir çoğuna şahit oldum, kendi ülkemde...

Hikayeyi okudukça çiftdüşün, bellek deliği vb. kavramları günümüz siyasetinde de görmek mümkün. Hele hikayede geçen çiftdüşün (gerçekliğin denetimi) bizzat, AKP hükümetinin kullandığı bir tekniktir. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanın bel kemği olan, ütopik bir kavramdır, çiftdüşün: Parti neyin gerçek olduğunu kabul ediyorsa, gerçek o'dur...

ESKİ ZAMAN BEYLERİ, Gogol

ESKİ ZAMAN BEYLERİ, Gogol
ESKİ ZAMAN BEYLERİ
Gogol
Rus isimlerini okudukça, Türk isimlerine şükrediyor insan; İvan İvanoviç, İvan Nikiforoviş, Akakiy Akakiyeviç, Pullheria İvanovna vb...

Gogol'ün mizahi öğeler içeren, üç öykünün yer aldığı bir kitaptır. Yine Bordo-Siyah ekibinin özenli çalışmasıyla, rahatça okunacak bir kitap. Kitabın ilk iki öyküsü; son öyküsü olan İvan İvanoviç ile İvan Nikiforoviç'in Nasıl Kavga Ettiklerinin Hikayesi adlı öyküye göre oldukça kısa kalıyor. Bana göre en iyi öykü, bu son öyküdür. Gülmek her üç öyküde de garanti.

Kitabın şk öyküsünün adı, Eski Zaman Beyleri olmasına rağmen, diğer iki öyküde de, dönemin benzer beyleri kaleme alınmış. Bana Aziz Nesin'in hikayelerinin tadını verdi. Olaylar absürd gelişiyor olsa da, gizliden gizliye bir hiciv seziyor insan -ki öykülerin içeriği, döneme ve yaşayanlarına bir eleştiridir.

Gogol'ün Palto'sundaki basit bir memur yerine, bu öykülerde aristokrat sınıf beyleri konu edilerek, hicvedilmektedir.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


8 Kasım 2012 Perşembe

SIRLAR, Yalçın Küçük

SIRLAR, Yalçın Küçük
SIRLAR
Yalçın Küçük
Yalçın Küçük'ün daha önce de bir kaç kitabını okuma girişiminde bulunmuştum. Bulunmuştum diyorum, çünkü bu kitapları okumak için bir alt yapıya sahip olmak gerekiyor. Bana göre oldukça akademik bir dille yazılıyor bu kitaplar. Ve konuları anlamak için, tarihi ve yazarın bazı kitapları hakkında bilgili olmanızı gerektiriyor.

Sırlar kitabına başlamadan önce, yazarın İSYAN adlı kitabında, 150 sayfa kadar yol aldım. Sadece yol almakla kaldım ve hiç birşey anlamadım. Fransızca belge tarzında alıntılar vb. bilgilerle, daha fazla konuları kavramam mümkün gibi görünmüyordu. Biri bana (zaten elimde olan) SIRLAR kitabını bari okumam gerektiğini söyledi. Geçen seneden bu yana bu kitabı üç defa başından yüzüncü sayfalarına kadar okumuş yarım bırakmıştım. En nihayetinde ve inatla kitabı yavaş yavaş ve başa döne döne okudum...

VAHŞETİN ÇAĞRISI, Jack London

VAHŞETİN ÇAĞRISI, Jack London
VAHŞETİN ÇAĞRISI
Jack London
Jack London, doğa konusunda iyi bir gözlemci olduğunu, bu eserde de ortaya koymuş. Beyaz Diş ve Adem'den Önce eserlerini okuyanlar daha iyi anlayacaklardır.

Vahşetin Çağrısı, Beyaz Diş'e nazaran daha detaysız ve sönük kalan; bir köpeğin hikayesidir; Buck adında, babası St.Bernard annesi bir çoban köpeği olan bir köpektir, bu. Jack London, gerçek yaşamında da Altına Hücüm etkinliğine katılıp, tecrübe sahibi olmuş bir insandır. Hikayeye konu olan Altına Hücüm teması ve soğuk iliklerinize kadar size ulaşıyor. Yazar bunu çok iyi başarmış. Ortaya çıkan eserde, bir köpeğin rahat, sıcak ve mutlu yuvasından kopartılıp, doğanın en vahşi bölgesinde yaşam mücadelesi vermesi anlatılmaktadır.

7 Kasım 2012 Çarşamba

KAZIM KARABEKİR ANLATIYOR, Uğur Mumcu

KAZIM KARABEKİR ANLATIYOR, Uğur Mumcu
KAZIM KARABEKİR
ANLATIYOR

Uğur Mumcu
Doktorlar derler ya; "Antibiyotik ilaçları asla yarıda kesmeyin, yoksa bünyenize zarar verir" diye. İşte bu kitabı asla yarıda kesmeyin, kesin sinir krizi geçirebilirsiniz. Bilginin, herşeyiyle ele alınıp, iyi analiz edilmesi gerekmektedir. Tez, Antitez ve Sentez. İşte bu kita, neredeyse tam anlamıyle bunları ele alıyor. Son bölümde Uğur Mumcu'nun yorumu, sözün bittiği yerdir.

Yazılarlar asla yalan ve hiç olmamış şeyler değildir. Üzülenler, gerçekten üzülmüşler ve sosyolojik dostluk standartları açısından yapılmaması gereken şeylere maruz kalmışlar. Ancak, bazen dostluk, ülke ideallerinin gerisinde kalmak mecburiyetindedir.

Kazım Karabekir, gerçekten de bizlere iyi anlatılmamış -ki Karabekir'de sık sık buna dem vuruyor hatıratında. Evet, M. Kemal'e sitem edebiliyor insan bunları okuduğunda; ancak, ne demişler: Dostluk başka, iş başka...

Kesinlikle okumanız gereken, önemli bir hatırat bu. Ve mutlaka kitabı sonuna kadar okuyunuz. Kitabı okurken, duygusal davranabilirsiniz, normaldir. Ancak işte bazı gerçekleri, gerçek ideojonin şeklini, Uğur Mumcu bize açıklıyor.

6 Kasım 2012 Salı

UZAYDA SANTRANÇ, Gerard Klein

UZAYDA SANTRANÇ, Gerard Klein
UZAYDA SANTRANÇ
Gerard Klein
Zolt her kötülüğün başıdır. Yıl, onbin bilmem kaç olacak da içkinin adı ZOLT mu olmayacak? İnsanlık evrene hakim olma çabası içerisindedir; on yıl sürecek keşif uçuşları için, merkezi komuta, insanları uzaya göndermektedir. Jerg Algan ise bunlardan sadece biridir; ancak Algan, bir hile ile uzaya gönderilmektedir. Hiç istemediği halde, uzay keşfine yola çıkar. TEk bir şiarı vardır; tüm bu olanların öcünü almaktır...

BABALAR ve OĞULLAR, Turgenyev

BABALAR ve OĞULLAR, Turgenyev
BABALAR ve OĞULLAR
Turgenyev
Sanırım eskiden, gıcık insan denildiğinde Bazarov akla geliyordu. Şimdi, Bazarov'un papucunu dama atacak çok adam var... Tabii ki bu gıcıklık daha çok kuşak çatışmasından dolayıdır. Eski ile yeni nesillerin çatışması karşımıza çıkıyor. Ancak ne olursa olsun, bir nihilist bile, aşk karşısında titreyebiliyor. Çok büyük konuşmamak lazım.

Bazarov ve Arkadi, mezuniyetin ardından evlerine doğru yola çıkarlar; Arkadi, hem arkadaşı hem de öğretmeni olarak gördüğü Bazarov'u evine davet eder. Elbette Arkadi'nin babası ve amcası, uzun zamandır görmedikleri Arkadi karşısında sevince boğulurlar. Bazarov bir nihilisttir -ki ilk başlarda Arkadi'nin babası ve amcası, misavir olduğu için pek karşılık vermezler. Ancak ilerleyen günler, bir çok şeye gebe olacaktır...

1 Kasım 2012 Perşembe

BEYAZ DİŞ, Jack London

BEYAZ DİŞ, Jack London
BEYAZ DİŞ
Jack London
Bu, yarı kurt yarı köpek için geçerli bir hikaye gibi görünse de; hikayedeki kahramanımız Beyaz Diş'in yerine bir insanı koymak, hikayenin anlamını değiştirmeyecektir. Kimbilir, izlediğimiz vahşi hayatta kalma mücadelesini anlatan senaryoların bir çoğu bu kitaptan esinlenilmiş olabilir. Aklıma ilk başta İLK KAN (Rambo'nun ilk filmi) geliyor; tamamen olmasa da kısmen Beyaz Diş ile örtüşen bir senaryosu vardı, bu filmin.

Kitabın sonunda bir köpek için göz yaşı dökebileceğimi hiç düşünmemiştim; bu benim için, nadir bir durumdur. Yazar, Jack London, gözleme dayalı ve daha çok doğanın hüküm sürdüğü yaşamlar hakkında kendini geliştirmiş görünmektedir. Yazarın, ADEM'den ÖNCE adlı eseri de yine vahşi doğada varolmaya çalışan ilkel insanı anlatmaktaydı.

Çocukluğumda -kaç yaşımda olduğumu hatırlamadığım bir dönemde- bu kitabı okumuştum; ancak itiraf edeyim ki hiç bir kelimesi aklımda kalmamış. Bu okumamda ise, ömrüm boyunca aklımdan çıkmayacağını garanti ederim. Hikaye eminim sizleri de etkileyecektir.

Annesi köpek -ki vahşi doğada tıpkı bir kurt kadar dirayetli; babası ise, tek gözü kör bir kurttur. Adının henüz konulmadığı dönemde annesinin ekseninde bir mağarada -ki doğduğu mağaradır bu- yaşar. Yazar, geçen bu ilk dönemleri oldukça güzel kaleme almış ve okurken hiç sıkıntı belirtisi göstermedim. Kitap su gibi akıp gitti desem yalan olmaz. Çilekeş Beyaz Diş'in ömrünü anlatan bu eserde, gerek hayvanların gerekse de bazı insanların -ki bunlara iki ayaklı hayvan diyebiliriz- ne kadar acımasız olduklarına şahit oluyoruz. Hikaye sadece bir köpeğin değil, aynı zamanda köpek ile muhatab olan insanların katılımıyla daha da derinleşip, edebileşiyor. 

Bu kitabı henüz okumadıysanız, mutlaka bir yolunu bulup kitabı, hiç beklemeden okuyun. Pişman olmayacaksınız.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.