BİN DOKUZ YÜZ EKSEN DÖRT George Orwell |
Farklı ve bambaşka bir hikaye; bir karşı-ütopya...
Değerli ve zaman ile bağı olmayan bir hikaye demek yanlış olmaz. 1948 senesinde bitirilmiş bu hikaye, o dönem için oldukça kurgu-bilim tadında diyebiliriz. Ancak, günümüzdeki bir insan, bu romandaki uygulamalara pek şaşırmayabilir; çünkü ben bile bir çoğuna şahit oldum, kendi ülkemde...
Hikayeyi okudukça çiftdüşün, bellek deliği vb. kavramları günümüz siyasetinde de görmek mümkün. Hele hikayede geçen çiftdüşün (gerçekliğin denetimi) bizzat, AKP hükümetinin kullandığı bir tekniktir. Bin Dokuz Yüz Seksen Dört romanın bel kemği olan, ütopik bir kavramdır, çiftdüşün: Parti neyin gerçek olduğunu kabul ediyorsa, gerçek o'dur...
Ben AKP olarak örnek verdim, ancak eski hükümetlerde de çiftdüşünsel davranışlar tespit edilebilir. Günümüz hükümeti, AKP ile örnek vermek gerekirse: R. Tayyip Erdoğa'nın vaktiyle BOP başkanlığını açık bir ifadeyle yalanlaması; aradan aylar geçtikten sonra ise -hiç böyle bir ifade kullanmamış gibi- BOP eşbaşkanlığını yürüttüğünü söylemektedir. Çiftdüşün işte bunu gerektirmektedir; bu bir çeşit, partisel yaşam biçimidir. Parti artık YOK dediyse, yoktur; ve hatta YOK olup olmaması hakkında da fikri yoktur; hiç var olmamışdır ki, YOK olabilsin...
Farkındayım henüz hikayeye pek değinmedim: Doğrudan hikaye içinde geçen ve yazar tarafından yaratılmış-kavram üstünde açıklama yaptım; çiftdüşün.
Hikaye, 1984 senesinde geçmektedir. Okyanusya devleti, Büyük Birader -ki bunun gerçek bir insan olup olmadığı muamma- önderliğinde, iç parti ve dış parti üyeleriyle yönetilmektedir. Hikayede, sürekli olarak Okyanusya ülkesinin düşmanları vardır. Bunlar sürekli olarak değişir, ancak arşivlerde hiç bir zaman eski düşman adının kaydı bırakılmaz; eski bilgiler, sürekli olarak yenileriyle değiştirilir. Böylece, geçmiş de değiştirilmiş olur.
Büyük Birader'in gözü herkesin üstündedir. Düşünce Polisi herkesi Tele-Ekran'lardan izleyebilir. Halk öyle inandırılmıştır ki, sürekli olarak tepelerine bombalar yağar -ki bu bombları kim atıyor gerçekten bilmek zordur-; atılan bombalar Okyanusya'nın savaştığı kişiler/ülkelerce atılmakta olduğu kanısı, alt ve orta sınıf halka aşılanmıştır.
Hikaye temelde -ki roman içinde, Winston'un bir kitap okunmasında da açıklanıyor- üç sınıfın çatışmasını ele alıyor. Aşağı tabaka, proleterler; orta sınıf, iç parti; üst sınıf ise, iç parti ya da aristokratlar da diyebilir; kanımca gizli bir sınıf daha vardır ki, Tanrı diye telafuz edilmekte olup, gerçekte, emperyalist hava sezinlenmektedir.
Kitabı bir kaç defa okuyup, bir kaç kişiyle kritik yapmakta fayda var bence. Can Yayınlarından çıkartılan bu eserin önsözü güzel yazılmış, yayınevince. Orada bir çok bilgiye ulaşılabildiği gibi, konunun esaslarını da kavramak mümkün.
Bir kabullenişin sembolu; işte bu hesap ile hikayede geçiyor. Kahramanımız Winston Smith, Okyanusya ülkesinde Gerçek Bakanlığı'nda (GERBAK) bir memurdur. Arşivlerden (geçmişten) değiştirilmesi gereken belgeleri, yenileriyle değiştirmektedir; yeni makale vb. işleri söyleyaz ile arşivlere geçirmektedir.
Hikaye, Winston'un içten bir başkaldırı ile gizli gizli günlük tutması ile başlıyor. Bazı insani durumların ele alınışını, aşkı, -ki yasak olmasına karşın- isteyerek -zevk için- seks yapmanın macerasına da şahit oluyoruz. Okyanusya'da SEKS sadece parti görevi (çocuk yapmak) için gereken bir uygulama olarak ele alınır. ORGAZM kesinlikle söz konusu değildir, -ki çocukluktan beri, tüm çocuklar böyle yetiştirilir: Ve hatta SEKS KARŞITI PARTİ bile vardır.
Çok fazla detaya inmediğim halde, nasıl bir ütopya devletinde yaşanıldığını tahmin ediyor olmalısınız. Winston Smith'in başına gelenler, emin olun ki bizlerin de başına gelebilir (gelmiş de olabilir mi?).
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. George Orwell'in Hayvan Çiftliği romanını da en kısa sürede okuyacağım -ki sizlerin de okumasını salık veririm. Güzeldi, gerçekten...
Hikaye, 1984 senesinde geçmektedir. Okyanusya devleti, Büyük Birader -ki bunun gerçek bir insan olup olmadığı muamma- önderliğinde, iç parti ve dış parti üyeleriyle yönetilmektedir. Hikayede, sürekli olarak Okyanusya ülkesinin düşmanları vardır. Bunlar sürekli olarak değişir, ancak arşivlerde hiç bir zaman eski düşman adının kaydı bırakılmaz; eski bilgiler, sürekli olarak yenileriyle değiştirilir. Böylece, geçmiş de değiştirilmiş olur.
Büyük Birader'in gözü herkesin üstündedir. Düşünce Polisi herkesi Tele-Ekran'lardan izleyebilir. Halk öyle inandırılmıştır ki, sürekli olarak tepelerine bombalar yağar -ki bu bombları kim atıyor gerçekten bilmek zordur-; atılan bombalar Okyanusya'nın savaştığı kişiler/ülkelerce atılmakta olduğu kanısı, alt ve orta sınıf halka aşılanmıştır.
Hikaye temelde -ki roman içinde, Winston'un bir kitap okunmasında da açıklanıyor- üç sınıfın çatışmasını ele alıyor. Aşağı tabaka, proleterler; orta sınıf, iç parti; üst sınıf ise, iç parti ya da aristokratlar da diyebilir; kanımca gizli bir sınıf daha vardır ki, Tanrı diye telafuz edilmekte olup, gerçekte, emperyalist hava sezinlenmektedir.
Kitabı bir kaç defa okuyup, bir kaç kişiyle kritik yapmakta fayda var bence. Can Yayınlarından çıkartılan bu eserin önsözü güzel yazılmış, yayınevince. Orada bir çok bilgiye ulaşılabildiği gibi, konunun esaslarını da kavramak mümkün.
2 x 2 = 5
Bir kabullenişin sembolu; işte bu hesap ile hikayede geçiyor. Kahramanımız Winston Smith, Okyanusya ülkesinde Gerçek Bakanlığı'nda (GERBAK) bir memurdur. Arşivlerden (geçmişten) değiştirilmesi gereken belgeleri, yenileriyle değiştirmektedir; yeni makale vb. işleri söyleyaz ile arşivlere geçirmektedir.
Hikaye, Winston'un içten bir başkaldırı ile gizli gizli günlük tutması ile başlıyor. Bazı insani durumların ele alınışını, aşkı, -ki yasak olmasına karşın- isteyerek -zevk için- seks yapmanın macerasına da şahit oluyoruz. Okyanusya'da SEKS sadece parti görevi (çocuk yapmak) için gereken bir uygulama olarak ele alınır. ORGAZM kesinlikle söz konusu değildir, -ki çocukluktan beri, tüm çocuklar böyle yetiştirilir: Ve hatta SEKS KARŞITI PARTİ bile vardır.
Çok fazla detaya inmediğim halde, nasıl bir ütopya devletinde yaşanıldığını tahmin ediyor olmalısınız. Winston Smith'in başına gelenler, emin olun ki bizlerin de başına gelebilir (gelmiş de olabilir mi?).
Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. George Orwell'in Hayvan Çiftliği romanını da en kısa sürede okuyacağım -ki sizlerin de okumasını salık veririm. Güzeldi, gerçekten...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder