25 Haziran 2014 Çarşamba

Babalar Gününe Dair Kızımdan

Bana bir masal anlat baba...

İçinde bana zarar verecekler olursa, sen koş yanıma ve döv hepsini tek elinle; sonra tak tacını başına, ben de tekrar gururlanayım, tekrar senin süper-kahraman olduğunu düşüneyim; tekrar diyeyim ki, iyi ki benim babamsın, iyi ki varsın, ve son olarak, iyi ki benim süperkahramanımsın...

Bilmediğim, fakat öğrenmek istediğim çok şey var hikayede; bunları da anlat bana baba. Sonra tut elimden farklı diyarları göster bana. Gezerken de hep öğütler ver bana. Sonra ben sıkılayım, off baba yaa, diyeyim. Sen bunun ardından -sırf beni gıcık etmek için- daha fazla öğüt ver. Ben ne kadar sıkılsam da, içimde bir mutluluk olsun; diyeyim ki, babam benim iyiliğimi istiyor...

Sonra soğuk espiriler yap bana. Ben yine kendimi tutamayıp, çooooook uzun bir kahkaha atayım; sen de, espiriye değil, benim gülmeme gül. Yolda yürürken beni utandıracak şeyler söyle; ben de kızlar geçerken seni utandırayım. Sonra tüm paralarımızı denize atalım, parasız gezelim; çünkü mutluluk parada gizli değil ki!.. Yapmayı sevdiğimiz şeyleri yapalım; parasız gezip, bol bol bedavadan hayal kuralım. Hatta manavın önünden geçerken gizli gizli kayısı yürütelim...

Masal bitsin sonra, ama sen benim yanımdan hiç ayrılma. Fakat sen bir süper-kahramansın; dünyanın sana ihtiyacı olabilir... Git kurtar insanları; geri geldiğin zaman öp başımdan ve git sonra, ben uyumuş taklidi yapıyor olayım. Ama senin neler yaptığını görmüşüm ve tekrar iyi ki, babamsın, demişim. Babalar günün kutlu olsuuuuuuuun!

Öykü Dicle

Günaydınlık şeysi

Güzel olsun günü aydınlatan güneş ile birlikte söylenen sözlerimiz. Kenarları süslü, parlak kelimelerle dizilsin tümcelerimiz. Ahengi olsun hep, güneş tırmanırken tepeye, kulağımızdan içeri giren tüm seslerin. Büzüşsün dudağımız ergenler gibi, günün aydın olsun kardeşim, diye söylerken, tatlı bir öpücük gibi konsun yanaklarına tüm sevdiklerimizin.

Günaydın...

24 Haziran 2014 Salı

İlk Özlem

Sen şimdi tam işin ortasında, burnumda tüt, emi İstanbul?!
Eminönü'ndeki balıkçıların kokusunu sok burbuna, burnuma.
Martıların sesleriyle çınlat kulaklarımı.
Tepeme tepeme vurdur güneşini
Nemli nemli havanla;
Yak içimi, terlet bedenimi,
Bıktır yine kendinden İstanbul...

Biliyor musun?
Senden bıkmayı da özledim ben...

Murat Dicle

Çarpışan İnsan

Çarp önce kendinle yüzleştiğin aynaya...
Ayna ki, seni sana yansıtan insandır;
İnsan, kendini görebileceğin bir metadır.
Görebilirsen şayet insandan ötesini;
Görebilirsin,
Kendini, geleceğini...

Sonra çarp kendi kendine!..
Çarp ki yüzleş gerçeğinle.
Çarp bir-iki tokat da geçmişe;
Ve çırp geçmişini bugünle.
Hadi çal geleceğini,
Çarpıp-çırptığın geçmişinle, bugününle...

Murat Dicle

5 Haziran 2014 Perşembe

Ağlamak

Şu doğmuş olduğunuz hayata ne derece iyi niyetle yaklaşıyor olsanız da, hayatın doğurduğu sizin, hayata, hak ettiği gibi davranmadığnız aşikar. Ben mi? Ben de sizinle beraberim. Hayat bize -ki çoğu zaman mutluyken anlıyor insan- sayısız güzellikler sunuyor, ve biz inatla tüm bu güzellikleri görmezden gelip, en görülmemesi gerekeni görüyor ve peşi sıra gidiyoruz; takılıyoruz acının, kederin, hüznün peşine... Afyon bir nevi, çirkinliklerden, kötülüklerden, olumsuzluklardan feyz almak. Uyuşturuyor bizi, onca güzelliği görmezden gelip, peşi sıra takıldığımız hüznün oturttuğu fikrin beynimizdeki salınımı.

Çocukken annemden dayak yedikten sonra kendimi çok iyi hissederdim: Olabilecek en kötü şey olmuş, göz yaşlarım yanaklarımda kurumuş, hüzünlenmiş, dışlanmış hissederdim. Bir müddet sonra rahatlar, kardeşimle kızarmış yerlerimizi gösterip, en çok dayak yiyen kim, diye adeta yarışırdık. Uyuşmuş, zevke gelmiştik aslında. Annem sanırım olayı çözmüştü...

Biz -kimbilir- belki de ağlayabilmek bahanesi adına hüznün peşine takıldık hep. Ağlamak için illa bir nedenimiz oldu; ancak, rahatlamak için ağladı, demesinler, hüzünlendi de ağladı, desinler diye. Ağlamak için cambazlık yapmasak mı acaba? Ağlasak gitsek işte... Uçan kuşun güzelliği karşısında, akan suyun kudreti karşısında, gök gürültüsünde, yağmurda ıslanırken, sevişirken, öpüşürken, ishal olmuşken hatta... Bahanesiyle değil, ben öyle istiyorum, özgürlüğüyle ağlasak hep. Çünkü ağlamak rahatlatıyor insanı. Alkolden de keyifli sanki.

En kısa zamanda, kollarında hüngür hüngür ağlıyacağım sebepsiz, erkek adam ağlar mı, demeyen sevgilimin kollarında... 

Murat Dicle