9 Eylül 2011 Cuma

Doğal ama yasak: Pornografi

İnsanların yükselişinde tabularımızın faydası var mıdır bilinmez. Ancak Pornografiye karşı yasaklayıcı bir zihniyetin, insan üremesi bakımından çok faydalı olacağı kanaatindeyim.

İnsanlar her zaman birşeyleri elde etmek ister ve bunun için mücadele eder. Elde edildiğinde ise, çoğunlukla hemen sıkılırlar ve bir başka alternatife yönelirler. Cinsel hayatımızda da böyle şeylerin olması elbette doğaldır. Bu istekler elbette yeni şeyleri görerek ve bunları arzu ederek daha da kuvvetlenirler.


Bazen herşeyi bilmek ve görmek çok iyi olamayabiliyor. Tam tersi olarak da, hiç görmemek ve bilmemek de iyi olmayabiliyor. Cinsellik bunlardan biridir.

Ben pornografi diyorum, ama cinsellikte diyebiliriz. Ya da doğru bir ifadeyle seks yaşantısı diyelim.

Pornografi, herkes tarafından bilinen seks yaşantısının ifşa edilmiş halidir. Daha çok ticari emeller ile popülaritesini kazanmış daha sonra doğal bir davranış biçimine girerek WEB CAM ile kendimizi teşhir etme noktasına kadar gelmiştir.
Bildiğim kadarıyla hemen tüm semavi dinler, cinsellik konularında oldukça tutucu davranırlar. Semavi dinlerin temelinde insan vardır. Bu dinler elbette insanların kendi kendilerini kontrol edebilme ve kendilerini kullanabilme kitapçıkları gibidir. Bilinen bu semavi dinlere ait kitaplarda toplumsal yaşam ve toplumu oluşturan insanlar baz alınarak, kimi zaman öneri, kimi zaman ise bir ŞART niteliğinde emirler vardır. Bunlar elbette ALLAH tarafından bizlere gönderilen değerli bilgilerdir.

Değerlidir, çünkü yaratan; yaratılanı yaratılandan daha iyi bilir.

Doğa bir sistem üzerine kurulmuştur, bu sistem bir makina gibi düzenli şekilde çalışmak zorundadır. Sistemi bozacak herhangi birşey, sisteme bağlı hemen herşeyi etkiliyebilir. Üremekte sistemin getirdiği önemli şeylerden biridir.

Üreme aşamalarına bilimsel olarak yaklaştığınızda enterasan olgular ortaya çıkacağından eminim. Ama alalede bir bakış ile üreme aşamaların ilki olan İSTEK davranışının üremede çok etkili olduğunu söyleyebilirim. Biz burada üremeden bahsediyoruz.

Bir şeyi istemeden önce onu hayal etmemiz, istediğimiz şeyin elde edilme sürecini hızlandırır. Hayallerimiz, gördüklerimiz ve bildiklerimiz ile doğru orantılıdır. Hemen hiç birşey bilmeyen bir kişi rüyasında ya da hayallerinde bir helikopter göremez. Çünkü böyle bir bilgi birikimine sahip değildir.

Cinsel yaşantımızda, cinsellikle alakalı bilinenlerin abartı derecesine çıkartılması ve görsel olarak tasavvur edilemez boyutlara çıkılması, bizdeki İSTEK oluşma kriterlerini çok yukarılara çıkartacaktır. Çünkü hayallerimiz daha da büyük olacak. İsteklerimiz kabul göremez dereceye çıkacak, imkansıza yakınlaşacak. Bu imkansızları yapmak için TABU'ları yıkmak için uğraşacağız. Dernekler kuracağız, isteklerimizi kabullendirecek zeminler sağlıyacağız. Olmayacak ve SAPIK olarak anılacağız. Toplum bunu kaldıramayacak.

Tüm bu anlattıklarım elbette günümüz konusu olan internet pornografisinin engellenmesi ile alakalıdır. Biz hep çocuklarımızı internetin zararlarından koruyalım derken, kendimizi nelerden koruyacağımızdan hiç bahsetmiyoruz. En azından ben bu yazıda bunlara dilim döndüğünce değindim.

Temelde, çocuklarımızı pornografiden -pornografik görüntülerden- korumak için kullandığımız programlar aslında, bizleri çocuklara bunları izah edememe utancından koruyorlar.

Belki utanç kelimesi bir çoklarınız için kaba kaçmış olabilir, ama bir çoğumuz için gerçektende çocuklarımızın bizlere cinsel konularda sorular sorması bizi utandırır. Gereksiz tepkiler verebileceğimiz gibi, mantıklı yaklaşımlar yapabilmemiz de mümkündür.

Bir internet filitresi kullanın veya kullanmayın. Ne olursa olsun, şu günün oluşumlarına bakarsak çocuklar eninde sonunda pornografik bir görüntü ile karşılaşacaklar. Peki siz buna hazır mısınız?

Şunu bilmelisiniz, kim yapmış olursa olsun, internet filitreleri sadece filitreleme yüzdelerini artırabilirler. Asla %100 filitreleme yapılamaz.

Hiç bir filitre kullanmayıp, çocukları tehlikenin içine atmakta mümkün değil elbet. Ancak kendinizi yine de hazırlayın: Bir gün çocuğunuz size gördüğü şeyi soracaktır.

Not: Bu yazı 2006 senesinde yazılmış olup, ilk olarak Life is a code adlı blogda yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok: