12 Nisan 2014 Cumartesi

ÖLMÜŞ EŞEK, Aziz Nesin

ÖLMÜŞ EŞEK, Aziz Nesin
ÖLMÜŞ EŞEK
Aziz Nesin
Sakarya'ya gelmeden önce -ya da geldim de tekrar İstanbul'a uğrayıp tekrar Sakarya'ya geri dönmeden önce, Bakırköy tren istaysonunun üstündeki köprüde bulunan bir kitapçıda rastladım bu kitaba. Aha, dedim, antika bir kitap buldum.  :) Düşün Yayınevi Mizah Serisi, Yeni Matbaa, İstanbul - 1957. Fiyatı mı? Fiyatını duyunca antika olmadığını anladım. Bildiğiniz iki lira... 2 TL'ye aldım. :)

Gelelim kitaba. Aziz ustamız -ki şahsen benim çok hoşuma giden- yine harika bir öykü/roman çıkartmış ortaya. Hiciv sanatının inceliklerini gayet güzel kullanmış. Bu defa toplumsal vurdumduymazlıkları eleştirmiş. Kitabın sonunda ayrıca iki kısa öykü de var ve bu öyküler de yine eleştiri içermektedir. Hem halkı hem de kamu hizmetlerini mizahi bir dille eleştiriyor üstad.

Ölmüş eşek, arkadaşı Eşek Arısına, tahtalıköyden mektuplar yazıyor. Ölmenin mi yoksa yaşamanın mı zorluğunu dile getiriyor. Ölmüş Eşek, aman, diyor, ölmek, yaşamaktan da zor...

Kitaptaki Ölmüş Eşek'i ben Aziz Nesin'in kendi olarak algıladım. Ölen kişinin, camia tarafından sevilmeyen  bir gazeteci/yazar olduğu anlaşılıyor. Aziz Nesin, ölsem de çile çekmekten kurtulamam, demiş sanki, ta 1957'den. Yine isabetli bir tahmin atmış ortaya bu öyküsü ile. Vaktiyle bu ülkedekilerinin yüzde bilmem kaçının "aptal" olduğu tahmininde yanılmadığı gibi; Ölmüş Eşek ile, kendisinin öldükten sonra da çile çekeceği tahmini yanlış değil gibi...
"Yaşarken, insanların bana verdiği gözyaşlarını, imbikten üzüm suyu çeker gibi kahkahaya çevirmeye çalıştım; insanlarin hep, hep gülmeleri için."
 Ya işte böyle... Yazar bizleri güldürürken -ki oysa ağlayacak halimize güleriz hep, düşünmemizi, gerçekleri düşünmemizi diledi hep. Ölmüş Eşek'ten bir alıntı yaparak bitireyim yazımı:
İşte sevgili öğrencilerim, dedi, uzun zamandan beri açtığımız kafataslarında görmediğimiz beyin budur. İnsan bedeninde, bademciklerden, kör barsaktan daha faydasız, zararlı bir uzuvdur. İnsan kafatasında teşekkül eden beyin isimli bu ur'un, insan başını belaya sokmaktan başka bir işe yaradığı görülmemiştir. Şimdi merhumun daima başının neden belaya girdiğini, daha iyi anlıyoruz.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


10 Nisan 2014 Perşembe

KIŞ GÜNLÜĞÜ, Paul Auster

KIŞ GÜNLÜĞÜ, Paul Auster
KIŞ GÜNLÜĞÜ
Paul Auster
Bu yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Yazarın anılarını anlattığı kitabı ile başlamak iyi oldu bence. Böylece ileride kitaplarını okuduğumda kendisini daha iyi analiz edebileceğim.

Paul Auster, 3 Şubat 1947 senesinde New Jersey kentinde doğmuştur. Yazar anılarını anlatırken kendi yaşamında bir ileri bir geri gidip gelmektedir. Kendinin, kendine yazdığı bir dil kullanılmış.

Kitap bir anı romanı diye edebi olmaktan uzak sanılmasın. En azından bana göre anlatım dili çok farklı geldi. İlginç bir anlatım şekli.

Okumamnızı diliyorum.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

1 Nisan 2014 Salı

KOCA KIZ SENİ

Delisin sen be kızım,
Zır deli...
Zillere basıp kaçan çocuklar gibi,
Bir gösterip,
Bir saklıyorsun kendini...
Delirtiyorsun beni,
Bunun bal gibi farkındasın,
Öyle değil mi?!

Koca kız seni!
İnat ediyorsun,
Kabul etmiyorun beni;
Kafan karışık tabii,
Koyver kendini,
Hadi!..

1.4.2014
Murat Dicle

31 Mart 2014 Pazartesi

KIRKI DEVİRMİŞ MİNİK KEDİ

Sor bak bi!
Göreceksin nasıl da kıvırdığını.
Hele bi git sor,
Çekinme,
Göreceksin dediğim gibi.

Aşka gelirim demişti;
O zaman ben de bekliyorum,
Demiştim...
Ama şimdi öyle demiyor;
İterim seni, diyor.
Gelirsen beni sevmeye,
Döverim seni, demeye getiriyor...

Sor bak bi!
Sen de göreceksin,
Benim neler çektiğimi...
Ah! bi ben bilirim,
Bi ben bilirim...

Küçük seni!..
Kırkı devirmiş minik kedi...
Küçücük aklınla,
Sallarsın anca memelerini,
Gelmez ama benim gibisi.
Kaparlar seni,
Limon gibi sıkarlar,
Memelerini.
İstemezdin oysa değil mi,
Seni böyle ellemelerini?!
Dedim ya,
Gelmez daha benim gibisi...

Hadi git sor şimdi bi!
Sen de sor,
Gör bak ben neler çekmişim,
Yaşa sen de...
Sen de göreceksin;
Kâr kalacak ancak
Ellediğin memeleri,
Seni def ederken
Kırkı devirmiş bu minik kedi,
Kahkahalarıyla üzerken seni...

31.3.2014
Murat Dicle

28 Mart 2014 Cuma

MEYHANE, Emile Zola

MEYHANE, Emile Zola
MEYHANE
Emile Zola
İçki her türlü kötülüğün başıdır, diyor yazar bu romanıyla adeta... Mutlu bir başlangıcın, içki ile nasıl acı bir şekilde son bulduğuna şahit oluyoruz.

Gervaise, Lantier ile çocuk denilecek bir yaşta birlikte olur ve köylerinden kaçıp, Paris'e yerleşirler. Paris'te kısa bir süre güzel bir yaşam süren -ki henüz resmi evli değillerdir- bu çift, bir müddet sonra paralarını tüketirler. Lantier yarım yamalak eve para getirecek işlerde çalışır. Asıl işi şapkacılıktır. Bu arada iki de çocukları vardır. Bir gün, Lantier evi terk eder. İki çocukla baş başa kalan Gervaise, yeni ve yabancı olduğu bir mücadeleye girer. Çamaşırcılık yapmaya başlar. Bu sırada Coupau ile tanışır. Coupau, Gervaise'i sever ve onunla evlenmek ister. Gervaise sürekli kaçar, çünkü artık evlilik defterini kapatmıştır. Erkeklere güvenmemektedir. Fakat Coupau peşini bırakmaz. Oldukça efendi tavırlar sergileyen bu aşık, sonunda Gervaise ile evlenmeyi başarır. Gerçekten her şey güzel başlar. Ta ki o olay oluncaya kadar...

Emile Zola'nın doğal bir dille anlattığı bu hikaye sizi içine çekecektir. Yazar oldukça etkili yazmış. Okumanızı dilerim.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.