7 Şubat 2015 Cumartesi

Uğursuz bok

Bir bok gibi düşer tepenize. Uğurdur, kerameti vardır dersiniz, üstünüzü temizlerken. Kaderden daha bir medet umar olursunuz; bokun uğuru var diye biliriz ya. İşler ters gider sonra; kaderi boka bağlamanın cezası mıdır acaba? Basit bir hareketle, bir mendil ile silip atmak varken; uğursuz bir bokun peşine takılmak niye?!

Üç kuruş parayla vardığınız, bir nefes almak için gittiğiniz Eminönü'ndeki Yeni Cami'nin duvarının dibinde otururken, tepenize sıçan kuşun bokunu uğur sayıp, geri dönüş parasını piyangoya yatırıp, beş parasız yürüyerek evine dönen boktanmedetumangillerden biri gibiyim. Eve yürüyorum şimdi, varmak epey vakit alacak. Yorulacağım, kalbim daralacak, atışları zaman zaman kah hızlanacak, kah yavaşlayacak. Kararlarımdan pişmanlığım yok, ne boka ne de boklayana bir kinim yok. Aldığım ders, yaşamıma gübre olsun. Yürüyüşüme istikrar katsın, düşünüşüme bilgelik, bileğime de güç... Boku damıttım ben şimdi!

- Murat Dicle

2 Şubat 2015 Pazartesi

Çiftçi

Olmamışsan henüz bir çiftçi:
Toprak volkanla harmanlanmamış,
Rüzgar fırtınaya çalmamış,
Güneş belki tam doğmamış,
Sen yanmamış,
Seni yakacaklar doğmamış,
Kuşlar kanat çırpmamış,
Tohumlar sana sunulmamış,
Su, yatağından sana akmamış,
Tarla fareleri henüz uyanmamış,
Bir dönüm toprağın dahi olmamış, demektir.

Olmuşsan bir çifti:
Tabanların yarık yarık,
Tarlanda çit sürersin.
Avcundaki tohumları serper,
Onları yücelterek,
Asıl sahipleri için didinirsin.
Tepen cayır cayır yanar,
Suyu kana kana içer toprak,
Tarla fareleri cirit atar ekinlerde,
Çaresiz kalmaz,
Eker, biçer ve döversin inadına.
Çiftçisin ya sen;
Yılmaz, acısıyla, güneşiyle,
yarık tabanlarınla
Sürersin hayatını...


Murat Dicle

02.02.2015

9 Ocak 2015 Cuma

Özgür ruhuma istinaden

Varlığım senin yanında olacak ama ruhum, benliğim terk edecek zaman zaman seni. Ebediyen değil! Zaman zaman... Bedenim bağımlı bu dünyaya, ruhum, ruhum özgürdür; pranga vurulamaz, vurmak istesem de vuramam, tam bağımsız, özür bir ruhun var. Yaradılışım bu, ruhum bu; Ben buyum işte ve bu kadarım... Bilmen gereken tek şey de bu hakkımda. Aslında, zor olan sen değildin, bendim. İlk terk eden sen değil bendim. Ne olursa olsun geri dönen de bendim. Senden başka kimsenin koynuna girmeyen, senden, senin ruhundan başkasını sevmeyen de bendim. Ben aslında hep kendim idim, sen beni tam olarak keşfedemedin, okumadın, anlayamadın cümlelerimi; ruhumu ifşa etmiştim oysa, şiirler yazmıştım sana, eskimiş kalemimin ucuyla. Kimler geldi, kimler gitti evime, kafanda kurduğun düşlerde. Sahi gelenler kimdi evime?..

Murat Dicle

Ateş suyu

İnsanların sevinçle pencereden seyrettiği kar yağışında mahsur kalmış bir köpek gibi hissediyorum kendimi; suyum var, yiyeceğim var, hepsi bir tasta; okşayanım yok, ihtimallerin hepsi bir göz odada... Ben sokağın, onlar içerinin mahsur kalmış köpeği. Tekiz, tekliyoruz, titriyoruz, yalnızlığın estirdiği rüzgarda. Ateş suyu içelim öyleyse, ateş suyu... Köpeğe de verelim, köpeğe de...

Murat Dicle

8 Ocak 2015 Perşembe

MUHTEŞEM GATSBY, F. Scott Fitzgerald

MUHTEŞEM GATSBY
F. Scott Fitzgerald
Yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Peş peşe okuduğum klasik (1900 öncesi yazılan) kitaplardan sonra -ki bu da bir klasiktir aslında- Muhteşem Gatsby'i okumak zevkli oldu benim için. Son bir yıldır kaplumbağa hızında kitapları okuyan ben, bu eseri hiç değilse iki günde bitirebildim. Oysa iyi bir okuyucu gün sonunda bitirmiş olurdu.

Birinci dünya Savaşından sonra, Amerikan Rüyasına dem vuran bu eserde, şaibeli zenginlikleri ve şaibeli dostlukları anlatıyor. Baş karakter Jay Gatsby ve anlatıcı rolündeki Nick Carraway'dir. Anlatıcı Nick, Gatsby'nin komşusudur ve Gatsby'nin bir daveti ile yakın dost olurlar. Burdaki "yakınlık", anlatılan dönemin varlıklı insanları için sadece bir sözcükten başka bir şey değildir -ki kitabın sonunda bunu gayet net anlıyoruz.

Ön modern edebiyat örneklerinden biridir. Bundan önce Jack London'u tanımış ve onun bir kaç eserini okumuştum ki yanılmıyorsam F.Scott Fitzgerald'dan daha önce günümüz modern edebiyatına giriş yapmıştır. Dolayısıyle 20.yy'da doğan ve büyüyen bizler için aynı yüzyılın insanlarının eserleri daha kolay anlaşılır gelmektedir. Tabii bunu öykü anlatıcılığını esas alarak söylüyorum.

Hep söylediğim gibi -ki bu eser için de aynı şeyi söyleyeceğim: Alın ve okuyun, pişman olmayacaksınız!..