2 Şubat 2017 Perşembe

İçe sor kendini

İçe sor kendini
Sen nesin
Bize sor kendini
Sen nesin
Neymişsin
Sendekiyle bizdeki eş miymiş
Eşmişse ne alâ
Değilmişse pişmemişsin

Murat Dicle

12 Ocak 2017 Perşembe

Deli Hayat

Sesimi duy ne olur deli hayat
Bak gözlerimin içine kaçırma
Seni delirten biz
Seni küstüren biz
Sana belâ okuyan da biz
Kaldır başını ey deli hayat
Kaldır
Sinkafların dökülsün başından aşağı
Ettiğimiz küfürlerden biriken
Arın beddualarımızdan
Hayatımız ol yine
Deli ol yine
Kınamayız
Çılgın ol hatta çoşalım
Yaşayacağımız hayatımız ol
Doğumdan ölüme dek şaşırmayacağız

Murat Dicle

28 Haziran 2016 Salı

An geldiğinde...

An geldiğinde seninle birlikte yapabileceğiz:
Sevmeyi,
Öpüşmeyi,
Sevişmeyi,
Çay demlemeyi
ve çocuklar gibi cilveleşmeyi.

Çayımıza bisküvi bandırıcağız mesela birlikte...
Ağzımıza atamadan bardağa düşen parçalarına güleceğiz.
Parmağımızla alıp,
Alıp birbirimize yedireceğiz;
Çayı, bisküviye bulanmış parmaklarımızla içeceğiz.

Duş yapacağız mesela birlikte...
Ben sabunu yere düşüreceğim hep muzipçe;
Sen kafama vuracaksın,
Güya sen, utanmış bir bakiye.
Arınacağız böylece,
Yeni bir güne, tertemiz...

An geldiğinde seninle birlikte yapabileceğiz...
Yaparız elbette!
Neden olmasın?

Murat Dicle
23.06.2016

Çek kanka...


Başımıza gelen kötülüklerden, gelebileceklerden, doğrudan, yalandan, ölümden, ölüden, diriden... Çek be kanka, çek; hiçbir şeyden haberimiz yokmuşcasına çek. Yandan çek, tepeden çek. İcab ederse alttan çek... Yarının kötülüklerinden, doğrularından, yalanlarından, öleceklerden, dün ölenlerden, yarın dirileceklerden haberim yok ki kanka. Sen çek!

Murat Dicle
24.06.2016

Çocukken

Çocukken apartmanın girişinde oturup, güneşi batırana dek sohbet edişlerimiz bugünün forumları gibiydi. Sosyal medyamız yoktu, meydanlarımız vardı...

Kasımpaşa canavarını, ufoları, Bruce Lee'yi, Kara Murat'ı konuşurduk, elimde kuyruk yağı ile meşin topumu yağlarken mesela... Düşünceli, düşünceli baş sallardık her yeni bilgiyle; sindirme belirtisiydi bu. Bazan büyük bir palavrayla bir şey anlatacak olduğumuzda, konuşmalarımız hızlanır, el kol hareketleri takip edilemeyecek kadar havada dans ederdi. Buydu bizim sosyallikten anladığımız ki, sosyal, kelimesinin anlamını dâhi bilmeden...

Biz o zamanlar bilmeden çok mutluyduk. Ağlıyorsak, dizlerimiz yaralandığındandı, annemizin kulaklarımızı çekişindendi... Gülüyorduk o zamanlar, yaşlı teyzenin, mahallede biz bisiklet sürüyorken, camları kıracaksınız sürmeyin burada, derken... Bahçeye dalan var, derken, arkadaşımızın korku içerisinde kucağına toplamaya çalıştığı meyvelerin bir bir yere düşüşünde ve arkadaşın, amınıza koycam olum sizin, deyişine kahkahalarla gülüyorduk. Oysa meyveleri yerken, yemin billah ediyorduk, bir daha arkadaşımıza böyle yapmayacağımıza...

Çocukken duygularımızın ömrü uzundu, en az bir gün sürerdi, hüzünler veya sevinçler. Bugün... Bugünkü gibi dakikalar içerisinde değişmezdi duygularımız.

Biz iyi çocuklardık; yaramaz, pasaklı, ceplerimiz ıvır zıvırla dolu saf çocuklardık...

Murat Dicle
28.06.2016