Gök derin bir deniz misali:
Dibi yok; sonu yok;
Varı yoğu su, gök
Derin bir göl.
Göl ki sessiz bir kıyı;
Varı yoğu kum, toprak.
Gölü göğe taşı,
Göğü yere indir.
Yak kibriti, çal sazı.
İndir belini,
Öptür elini.
Geçsin gitsin ömür:
Şiiri bitir,
Canı bitir,
Ömrünü bitir.
Hikayeni bitir;
Sonu gelsin
Kendi kendinin.
Murat Dicle
22.09.2014
22 Eylül 2014 Pazartesi
12 Eylül 2014 Cuma
Kıymetini bilmeli aşkın
Yorgunluk nedir sevgili?
Koşmak, koşuşturmak mıdır?
Düşünmek, öylece kalakalmak,
Ne yapılacağını bilememekten bîtâb düşmek;
Yorgunluk değil midir, sevgili?
Yatıp dinlenmekle geçse, geçerdi elbet;
Bin yattım bir geçti ancak...
Ben, senin benim gibi olmanı beklemeden sevdim.
Sen, beni senin gibi olmamakla tenkit ettin.
Ben, dümdüz sevdim; seni olduğun gibi.
Sen, rol kestin; kitaplardaki gibi olsun istedin:
Biri bir ile toplayıp ikiyi elde ettin;
Edemediğinde de isyan ettin.
Kitaplara uymadı bu, diye kendi kendini yedin.
Oysa ben, bir bir hesabın peşine düşmeden,
Ne geldiyse eyvallah dedim;
Şükrettim seni tanıdığıma,
İyi ki var olduğuna...
Dün de dediğim gibi:
Dünyanın en iyi aşkı bu değildi belki,
Ama elimizde de bu vardı;
Kıymetini bilsek?
Murat Dicle
12.09.2014
Dünyanın en iyi aşkı
"Dünyanın en iyi aşkı bu değildi belki, ama elimizde de bu vardı; kıymetini bilsek?"
Murat Dicle
Murat Dicle
2 Eylül 2014 Salı
UÇURTMA AVCISI, Khaled Hosseini
![]() |
| UÇURTMA AVCISI Khaled Hosseini |
Daha önce okuduğum Bin Muhteşem Güneş adlı romandaki gibi, yazar yine Afganistan'ı da içine alan -hatta bizzat Afganistan'ın acısını anlatatan- bir öykü ile karşımızda. Uçurtma Avcısı, yazarın ilk romanıdır. Bin Muhteşem Güneş ise ikinici romanı. Uçurtma Avcısı'nda erkeği, Bin Muhteşem Güneş'te ise kadını merkez almıştı.
Bu romanı okumadan önce filmini izlemiştim. İzlediğimi biliyor ancak kitabı okurken filmden hiçbir sahne aklıma gelmedi. Filmin etkisi, kitap okumak kadar etkili değil anlaşılan. Şu an bu kitabın hikayesini unutabileceğimi sanmıyorum. Acı, acı, acı...
Emir, Hasan, Baba, Ali, Afganistan, Uçurtma, dostluk, kardeşlik(!), ihanet, acı, intikam, kaçış, ölüm, yalanlar ve gerçekler...
...Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.Emir'den ve Hasan'dan çalınanların ve sonrasında dolaylı olarak Sohrab'dan çalınanların anlatıldığı bir günah kitabı, bir günah çıkartma öyküsü bu.
Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun. Karısının elinden bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. Yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.
Yer yer okurken gözleriniz yaşaracak ve yer yer, günümüz sosyal paylaşımlarından da aşina olduğumuz insanlık dışı görüntüleri okuyacaksınız. Allah'ın adını verip nasıl cinayetlerin işlendiğini, mezhep farklılıklarından ötürü nasıl sinek gibi insanları katlettiklerini okuyacaksınız. Tüm bu yaşananların arasında çocukluğunu yaşayan, yaşadığını sanan ve hiç yaşayamayanların öyküsünü de okuyacaksınız.
* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.
30 Ağustos 2014 Cumartesi
SEVDALİNKA, Ayşe Kulin
![]() |
| SEVDALİNKA Ayşe Kulin |
Roman olsun diye mi yoksa yaşanan gerçekler daha çok insan tarafından bilinsin diye mi, aşk teması eklenmiş bu kitaba bilmiyorum. Çünkü, olsa da bir olmasa da birdi bence... Edebi olarak değerlendirmek istemiyorum ve sanıyorum ki kitabın amacı da edebi olmak yerine, yaşanan -acı- gerçekleri kitlelere roman tadında ifşa etmekti.
Kitap okunmayı hakediyor. Özellikle Boşnakları tanımak, Bosna-Hersek savaşının içyüzünü görebilmek adına, okunmayı hakediyor. Din bezirganlığının bir kez daha ne büyük acılar yaşattığını okuyoruz. Bir değil iki değil, on yüz yıllar boyunca çekilen en büyük acıların sebebi hep din olmuş maalesef. Oysa böyle olmamalıydı değil mi? Hele hele indirilen kitaplardaki gibi din, din olabilseydi eğer... Yazık!..
İster Bosna-Hersek savaşı adı altında yapılmış olsun, ister Hocalı'da yapılanlar olsun. Aynı tarihlere denk düşen bu iki soykırım, tarihe kazınmış ve dinini cilalayanların utancı olmuştur. Haçınız mübarek(!) olsun emi! İyi halt ettiniz... Ve soykırımdan müzdarip oldukları halde, kulakarkası edenlerin de içine dert olsun... Bilen bilir ki, tüm bu acılar hiçbir zaman bir karış toprak için yaşanmadı. Bunların hepsi bir tiyatro idi, ölenler ise figüran idi. Tüm bunlar kim için idi?! Eli kanlı Küresel Kraliyetçiler için idi... Peki ne için idi? Bölüp parçalayıp, kolayca yutabilmek için idi...
Bu arada ilginç bir şey yaşadım. Kitabı okurken sevgilim bana, vay Ayşe Kulin ha, ergen misin olm sen? dedi. Üstüne bir de kızım bir kaç gün sonra, baba Ayşe Kulin okuyanlara ergen diye dalga geçiyorlar, dedi. Ben bunu çözebilmiş değilim. Bilen beri gelsin!
* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)

