1
KÜÇÜK BİR ODADA İKİ KİŞİ OTURUYORLARDI, yatağın kenarında. Öteki berikine edebiyat hakkında bir şeyler söylüyor; beriki alaycı tavırlarıyla, ötekini sürekli sinirlendiriyor; ancak öteki bunu belli etmemeye çalışıyordu. Öteki sürekli olarak ileride iyi bir yazar olabileceğini, berikine, inatla kabul ettirmeye çalışıyor ancak beriki bunun için yeterli kabiliyetinin ve hatta tecrübesinin olmadığını söylüyordu, sürekli olarak ötekine.
Henüz yirmili yaşlarını süren bu iki üniversite öğrencisi genç arkadaş, edebiyat haricinde bir çok ortak zevkleri bulunmaktaydı: Aynı futbol takımını, aynı müzikleri ve hatta bir keresinde aynı kızı sevmişlerdi. Aralarındaki dostluğu aşk bile yıkamamış, kızı, ortak aldıkları karar neticesinde, zihinlerinden silmişlerdi. Hiç bir şeyden haberi olmayan kız ise hala üniversitede eğitimini sürdürmektedir.
Öteki dediğimiz gencin adı, C. Metin Ormanlı olmakla birlikte, annesinden 12 Ocak 1991 tarihinde saat 14.45'te doğmuş -ki annesi bunu çok iyi hatırlamaktadır- ve babası maalesef annesi ile doğmadan kendisini, bir başka kadın için terk ederek, zorlu hayat mücadelesi yolculuğuna seçme şansı verilmeden başlatılmış, ancak annesinin olağanüstü çabalarıyla üniversite hayatına, sağ salim adım atabilmiştir; beriki ise, 5 Mayıs 1990 tarihinde doğmuş, annesi ile babasının ortak kararı ile adını Ziya (babasının babasının adıdır) koymuşlar ve böylece nüfusa Ziya Demir olarak kaydı yapılarak, güzel bir aile ortamında büyütülmüş ve o da üniversite hayatına sağ salim adım atabilmiştir. Metin ile Ziya, üniversitenin ilk senesinde tanışmışlar ve gayet güzel bir arkadaşlık kurmuşlardır.
Birbirini seven bu iki arkadaş, oldukça ışıksız, hatta karanlık sayılabilecek bir odada sohbet etmekteydiler. Ziya, -Metin'in ifadesiyle- edebiyat konusunda hiç zevk almayan bir kişiliğe sahipken; Metin, edebiyatı çok sevmektedir: ayda en az üç dört kitap okumaktadır. Metin sürekli olarak, Ziya'ya, yazdığı şiir ve öykü gibi şeyleri okumakta, ancak Ziya'yı da sürekli olarak bunaltmaktaydı. Ziya, Metin'e yazdığı öykülerin girişlerinin yetersiz olduğunu söylemekte; Metin de, Ziya'nın iyi bir kitap okuyucusu olmadan nasıl böyle bir yargıya varabildiğine karşı çıkmaktaydı. Ziya da, iyi bir ahçı olmasam da, yediğim yemeğin lezzetini damağımda hissetmek isterim, diye kendini savunmaktan geri kalmıyordu. Velhasıl, gerçekten de Metin henüz iyi bir yazar olabilme hissi veremiyordu; ne Ziya'ya ne de bir başkasına. Ziya, onun iyi bir arkadaşı olduğu için rahatlıkla fikrini söylemekten çekinmiyor, Metin'in aslında bu eleştirilere üzüldüğünü de biliyordu. Ziya, gerçekten de Metin'in iyi bir yazar olmasını umut ediyor ve yaptığı bu eleştirilerin tüm gerçekliğiyle, Metin'i daha da hırslandırmayı amaçlıyordu. Ama kim bilebilirdi ki bu eleştiriler iki gencin yaşamına mal olacaktı.