SULTANI ÖLDÜRMEK Ahmet Ümit |
Bugün bu kitabı bitirdikten sonra, dışarı çıkıp başka bir kitap daha aldım: Sis ve Gece. Yine Ahmet ÜMİT'in yazdığı, polisiye bir roman. Kafeye geçip, kitabın ilk elli sayfasını okudum. Gece, Sultanı Öldürmek ile ilgili yazımı yazmayı düşünüyordum..
Ancak Sis ve Gece'nin ilk elli sayfasını okuyunca -ki kitap 1996 senesinde çıkmış; Ahmet Ümit'in konu sıkıntısı çekiyor olabileceği hissine kapıldım. Yine kar yağıyor, yine gözler ve göz bebekleri içindeki taneler. Bire bir olmasa da, andıran şeyler var, Sis ve Gece ile Sultanı Öldürmek kitabında. Kişiler ve mekan anlatımlarında sığlık sezdim. Çok elzem şeyler değil ama dikkatimi çekti. Neyse, yeterinden fazla peşin hüküm giydirdim Ahmet Ümit'e. Sonuç, Sis ve Gece'yi bitirdiğimde yapacağım yorumda ortaya çıkacaktır. Şunu da hemen belirteyim, Ahmet Ümit'in kitaplarını severek okudum. Değerli bir yazar, benim için.
Sultanı Öldürmek kitabının içeriğini yorumlamadan önce, Ahmet Ümit'in okuduğum ikibuçuk kitabına bakacak olursak; Sündüre sündüre anlatımı çok kere dikkatimi dağıtıyor. Bazen çok gereksiz yere detaylara indiğini gördüm. Detay düşünce için iyi olabilir ama siz tam heyecanın doruk noktasına geldiğinizde, çok da alakalı olmayan bir şeyin anlatımına girdiğinizde, heyecan da kayboluyor. Gel-gitler oluyor okumalarla kurulan hayallerde. Ve okuma hızını da etkiliyor. Allah sizi inandırsın, çifter çifter satırları geçtim. Hatta, sündürülen satırları hızlıca tarıyarak, ilk konuşma bölümünde durup, sonra diğer konuşma bölümüne atladığım anlarda oldu. Yıldırdı beni bu sündürerek anlatma. Edebiyatın bokunu mu çıkarttı acaba, Ahmet Ümit? :P
Yapılan psikolojik tahliller, -ki Ahmet Ümit'in öğrenmiş olmasının sevinci ile- Psikojenik Füg'ün göze sokulma şekli, abartılı Mopasan (Maupassant) tekniği -ki Balzac'ı bile geçmiş, işte tüm bunlar okumayı ve hayal etmeyi zorlaştırdı bende. Ahmet Ümit bu şekilde yazarsa, belki yine kitapları satılır. Ancak sonunda o da "En çok satılan ama hiç anlaşılmayan" yazarlardan biri durumuna gelebilir. Diğer ülkeleri bilmem ama kesin söylemek isterim ki, bu ülkede bir "kitap modası" var! "Elif Şafak kitap çıkartmış, koşuuun", hurraaaa herkes sıraya girip kitapları kapışıyor. Keza Ahmet Ümit için de öyle. Ukalaca bir laf söylemek istiyorum: "Mesele, roman yazma cesaretine sahip olmakta. Yazarsan, yazmış olursun. Tutarsa da tutar". Destek ve reklamı da göz ardı etmeyelim. Ben yazsam, bir de üstüne ağzımla kuş tutsam, kim benden haberdar olacak ki?
Sultanı Öldürmek kitabında bana göre en müthiş şey, verilen tarih dersiydi. Daha önce İskender Pala'nın, OD ile ŞAH ve SULTAN kitaplarının yorumunda da yazdım; Böylesi romanlardan tarihi öğrenmek daha kolay ve zevkli.
Romanın ana konusu bir cinayet ama araya fazlasıyle -ki ana konuyla bağlantılı olduğu için- tarihi bilgiler verilmiş. Elbette bu bilgiler, harika bir kurgu ile okuyucuya anlatılıyor. Tarih ile ilgili verilen satırlar, çok rahatça okunup anlaşılıyor. Ama o dangalak Müştak devreye girince herşey bombok oluyor. Okuma ağırlaşıyor, kafamdaki hayal baloncuğu puff düye dağılıyor. Kitapta, nokta işareteniden çok soru işareti var. Sağolsun, dangalak Müştak, kendi kendine milyon tane soru soruyor. Keşke hikaye, Müştak'tan değil de, komiser Nevzat'ın ağzından anlatılmış olsaydı :D 15-20 sayfada kitap biterdi. :))) "kal geldi" bu Müştak'tan.
İstanbul'un Fethi'ni bire bir yaşadım. Meğer, ben hiç tarih bilmiyormuşum. Ya da anlatıldı da ben oralı olmamışım. Artık İstanbul'un Fethi'ni de biliyorum. II. Murad'ın sevmediği Şehzadesi Mehmed'i de biliyorum.
Psikojenik Füg rahatsızlığı olan Tarihçi Müştah Serhazin, tam olarak emin olamadığı bir cinayete karışıyor. Ama bu olaydan kendisi de pek emin değil. "Cinayeti ben mi işledim başkası mı işledi?" diye diye kitabın sonuna geliyoruz. Çok kere ters köşeye yatırıyor, Ahmet Ümit. Aslında zırt pırt sorulan iç sorularla okuyucunun kafasını karıştırdığı için, ters köşeye yatıyor insan. Psikojenik Füg hastalığı, bir çeşit unutkanlıktır. Kısa bir an, kişi yaşadığı olayları hatırlamıyor. Mesela kriz anına giren kişi, üç saat sonra kendine geldiğinde; o geçen üç saati hiç hatırlamıyor. Ama o üç saat içinde ise, normal bir insan gibi hareket ediyor. Beyin kriz anında yaşanan o süreye blok koyuyor ve hatırlanması imkansız hale geliyor. Müştak Serhazin'de böylesi bir kriz anının ardından, kendinegelince; şoka uğruyor.. Tarihçi Nüzhet öldürülmüştür! Kim öldürdü ve niye öldürdü?
* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder