11 Mayıs 2012 Cuma

ŞAH ve SULTAN, İskender Pala

ŞAH & SULTAN
İskender PALA
İskender Pala'nın, tarihsel gerçeklik ile iki sultanın kişiselleşmiş meselesini anlattığı ŞAH&SULTAN adlı bu romanında; yine o günleri oldukça iyi nakletmiş.

İskender PALA, anlaşılacağı üzere, Anadolu'da o dönemler yaşayan insanlar arasında hep bir denge kurma çabası içine girmiş. Milliyetçi bir yaklaşımı var romanlarında. Ancak bu milliyetçilik, kafatası meselesiyle asla örtüşmüyor. Bu topraklar ve bu topraklarda yaşayanları kapsayan bir sevda diyebiliriz. Art niyetli bir yazar olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar analizlerinde hatalar da yapabilir ve çoğu zaman da duygusal olabilir. Ki bu bir profesör olsa bile..

Romanda, aynı milletten ve aynı dinden insanların, kıyasıya birbirlerini kestiklerini görüyoruz. Karşı taraf ne kadar hainlik yaptıysa, öteki taraf da, bir o kadar hainlik yapmış olarak naklediyor.

Öncelikle, İskender PALA'nın "OD" adlı yapıtına göre daha okunabilir bir roman diyebilirim. Daha sade bir anlatımı var.  Gerçekte, "OD" adlı roman da; olması gerektiği gibi yazılmıştır. Aksi şekilde yazılabilecek bir roman da değildir. Tarihi, tarihçilerden öğrenmek yerine bu tür romanlardan öğrenmek bambaşka bir zevk. Tarihin o sıkıcılığından kurtulup, kendi hayal gücünüzle tarihin gerçekliğini kafanıza kazımanız çok eğlenceli.

Bu romanda aralara serpiştirilmiş harika bir aşk  hikayesi olsa da, kitap ağırlıklı olarak ALEVİ-SUNNİ meselesini anlatıyor. Günümüze dek süren bu meselenin, tarihteki ilk çıkışına tanık oluyoruz. Sadece bu romanı ele aldığımızda, bu romanı okuyan ben; her iki tarafa da lanet okudum. İskender PALA, bana, bu noktada dengeyi iyi empoze etmiş diyebilirim.

Yaşananlar gerçek, saptırma yok! Ancak yumuşatma ve başlangıçların es geçildiği bir hikaye var karşımızda. Şah İsmail var karşımızda ama bir Türk olmasına ve bir Müslüman olmasına rağmen neden böylesi bir başkaldırı ve bir lanet ile Sunni'leri kesmeye yeltenmiş anlaşılmıyor. Kitap sürekli olarak "neden bu din kardeşleri böyle yapıyorlar" sorusunu sordurtuyor. Kitap, aynı millet aynı dinden olan bu iki sultanın davranışlarını gizliden gizliye eleştiriyor.

Sultan Selim'in bir Sunni olması, ancak, kendince halkını/devletini asla dini veya köken olarak ayırmayan bir Sultan olarak  göstermesine rağmen; misilleme olarak Şah İsmail'den aşağı kalmayan davranışları da tartışılması gerekir. Sultan Selim'in, Şah İsmail'e karşı zafer kazanması ve o dönemlerde Osmanlı'nın sürekli Aleviler'i hor görmeleri -ki bu Şah İsmail'e karşı bir misilleme ve bir taktik olarak önceleri başlamış- günümüze kadar gelmiştir. Ve inanın, o günlerde Şah İsmail kazanmış olsaydı, eminim bugünün madurları Sunni'ler olacaktı! Peki doğru olan hangisi? Elbette yanlış olan bu ayrımın, kanla çizilmesiydi, taraflar kim olursa olsun..

Elbette, ortada bir devlet ve sadece bir din unsurunu yüceltmeye çalışan bir olgu var. Korunması gereken herzaman DEVLET olmalıdır.  Sonuç, bir devletin lehine gelişmiştir. Aksi olmasını istemezdim bir Alevi olarak! Politikanın, politik davranışın pek de itibar görmeyeceğinin düşünüldüğü bir dönem miydi o günler? Oysa, bu tür anlaşmazlıklar, kolayca konuşularak çözülebilrdi. Şah İsmail, Sultan Selim veya babası II. Beyazıt ile konuşarak çözebilirdi, tüm hakkızlıkları. Büyük ihtimal, ezilmişlerin çoğunluğuyla bir iktidar arayışı içine girilmiş -ki Şah zaten çocuk denilecek yaşlarda bu işlere kalkışmış- ve sonu hüsranla bitmiştir. Olan hem bugünkü Alevi'lere hem de Bihruze'ye olmuştur. Bihruze, sevememiş ancak çok sevilmiş, dalında kuruyup giden bir gül fidanı olmuştur..

Masalsı bir anlatımla geçen bu hikayede Bihruze'yi sevecek, kıskanacak ve üzüleceksiniz. Okumaktan pişman olmaycağınız bir roman diyebilirim. Kesinlikle taraflı bakmayın bu romana, yazar elinden geleni yapmış ve mümkün olduğunca(!) tarafsız kaleme almaya çalışmış, eserini.

Bunlar benim görüşlerim, ancak kitap hakkında Oda TV yazarı, Murtaza DEMİR'in, bu kitap ile yorumuna da göz atmanızı salık veririm.

2 yorum:

yamak dedi ki...

Murtaza Bey'in eleştirisini fazla ağır bulmuş olsam da ben de onun gibi düşünenlerdenim. Kitabı okurken yazarın tarafsızlığına olan inancım silinip gitti... Bunda Alevi olmamın payı büyüktür, bunu kabul ederim; ama tıpkı Murtaza Demir gibi İskender Pala'nın eksik bir araştırma ve yanlış kılavuzlarla yola çıktığını düşünüyorum. Onun anlattığı Yavuz Sultan Selim'le daha önceden bildiğim adamı oturtamadım bir türlü; zira aynı şey Şah İsmail'de de oldu, ki ben Şah sempatizanı falan da olmadım hiçbir zaman...

İskender Pala'nın okuduğum ilk kitabı değildi; ama hayalkırıklığına uğradığım ilk kitabıydı...

Bihruze'yle ilgili anlattıklarının ne kadarı doğruydu diye merak ettim ama. Bu konuyu öğrenebileceğim kaynağa pek rastlayamadım, eğer bilginiz varsa kaynak önermenizi rica edeceğim...

M. Murat Dicle dedi ki...

Sadece düz bir okuyucu olduğumdan, yukarıdaki yorumumdan daha öteye geçemiyorum, maalesef. Karşımızda bir Profesör bulunmakta, o ünvanı bir şekilde elde etmiş. Dolayısıyle anlatılan öyküsel tarihi bilgileri kabul etmek (en azından şimdilik) zorunda kalıyor insan.

Ancak, bir ideolojiye sahip herhangi birinin, kendi ideolojileri doğrultusunda hareket etmesi de doğaldır. Pala, bir anlamda; ONLAR BAŞLATTI, BİZ KESTİK demeye de getirmiş. Belki bir de şöyle düşünebiliriz; belli bir kesime hoş görünme dürtüsü içindeydi...

Bihruze konusu hakkında hiçbir bilgim yok. Basit bir araştırma da yapmadım. Bu konuda bir kaynak sunamayacağım size. :(