10 Ağustos 2014 Pazar

YABANCI, Albert Camus

YABANCI, Albert Camus
YABANCI
Albert Camus
Albert Camus'nün okuduğum ilk kitabıdır. Kitapta, yaşadığı topluma yabancı görünen bir adam anlatılmaktadır. Adama göre yabancı olanlar toplumdur, ancak adamdır toplumun gözünde yabancı olan. Öyke ki, adamın annesi vefat etmiştir ama o bir tek göz yaşı bile dökmemiştir; demek ki suçludur ve ölmeyi haketmiştir(!)

Konu:
Konusu çok basittir. Öyküdeki her şey çok kısa bir zaman aralığında olup biter. Cezayir’de, bir rastlantı sonucu, bir Arap’ı öldüren orta sınıftan bir Fransız, Mersault, kendisini adım adım ölüme götüren süreci kayıtsız biçimde izler. Diğer kişilerin adı anılsa da, roman kahramanının adını bile öğrenemeyiz (burada Kafka etkisinden söz edilebilir). Camus’nün yabancısının yabancılaşmasını kendi ağzından şöyle aktarabiliriz; ‘yani bu işin benim dışımda görülüyor gibi bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu, kaderim bana sorulmadan tayin olunuyordu (...) İyi düşününce söylenecek bir şeyim olmadığını anlamaktaydım. Kendi kendimi seyrediyormuş gibi bir hisse kapıldım.’ Kitapta, Meursault'un topluma, kendine, ölümü bile kabul edebilecek kadar hayata , kısacası tüm varoluşa yabancılaşması yalın bir dille anlatılır. (Vikipedi'den alıntıdır)

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

KEHANET GECESİ, Paul Auster

KEHANET GECESİ, Paul Auster
KEHANET GECESİ
Paul Auster
Paul Auster'in okuduğum ikinci kitabı Kehanet Gecesi, ilk okuduğum Kış Günlüğü'nden farklı elbette. Bu bir roman öncelikle, Kış Günlüğü ise bir anı kitabıydı. Dolayısıyle Paul Auster'i edebi olarak değerlendirmekten kaçınmıştım ilk okuduğum kitabında. İlk okuduğum kitabını, onu tanımış olmak olarak değerlendirmiştim.

Şu sıralar okuma güçlüğü çekiyorum. Hem gözlerimde sorun oluştu -ki yakını görmekte zorlanıyorum, hem de işlerim dolayısıyle -ki şehir değiştirmeme neden olması da bir sebep- kitap okumaya yeterli zaman ayıramıyorum. Bu kitap benim son zamanlardaki okuma özrümün yok olmasına -ya da bu özrü hiçe saymama- vesile oldu. Akıcı hikayesiyle heyecanla okudum kitabı. Heyecan deyince, öyle vurdulu kırdılı şeyler aklınıza gelmesin. İç içe ustalıkla tasarlanmış birden fazla öyküyü, tek bir öykü içerisinde birleştirmiş yazar. Bir değil, üç ayrı öykü var içerisinde ve yazar bunu gayet güzel işlemiş. 

Sid, geçirdiği bir kaza sonucu hastahanede ölümün eşiğine gelmiş ancak mucize eseri -ki ölmesi beklenirken- hayata geri dönmüştür. Sid bir yazardır. Hastanede kaldığı süre boyunca epey borç birikmiş ve karışı Gracie'nin desteğiyle ayakta durabilmişlerdir. Sid'in bir an önce yazmaya başlaması gerekmektedir. Henüz tam iyileşememiş; sendeleyerek yürüyor ve zaman zaman burnu kanamaktadır... Sid bir gün ilginç bir kırtasiyeciye girer; Kağıt Sarayı adlı bu yerde çok hşuna giden mavi bir defter alır. Oldukça hoşuna giden bu defter Portekiz malıdır ve artık üreticisi bu defterden üretmemektedir. Her şey olmasa bile, Sid'in tekrar yazmaya başlaması bu defter ile başlar...

Kanaatimce severek okuyacağınız bir eser. Eh içinde yine Yahudi soykırımına dem vurma da var. Ve ayrıca yazar Paul Auster, Türkiye'de Orhan Pamuk'u biliyormuş ve gerçek hayatta da arkadaşıymış. Kitabın sonundaki -Kahanet Gecesi'nin çevirmeni- İlknur Özdemir'in Paul Auster ile yaptığı söyleşiden öğrendiğime göre, Paul Auster'i Türkiye'ye kazandıran (tanıtan) ise yine Orhan Pamuk imiş. Şimdi bu konuya girmek istemiyorum. Şöyle bir formül ve ipuçları vereyim: Orhan Pamuk, Yahudi soykırımı, Hitler, Paul Auster, Nobel ödülü, AJC... Yalçın Küçük hoca iyi bilir Orhan Pamuk'u. ;)

GÜNÜ AYDIN OLSUN

Bereketiyle gelen günün ışığına;
Işık ile netleşen farkındalığa;
Farkındalıkla güzelleşen dünyamıza;
Dünya ile bütünleşen insanlara;
İnsanı sevmekle başlayan barışa;
Barış ile gelen güzelliğe;
Güzellik ile yağan berekete;
Bereketiyle ışıyan güne;
Günün ışıyan dostlarına;
Dostlara selam eden bana;
Sana;
Bize;
Hepimize kucak açan hayata,
Selam olsun!..
Günü aydın olsun...

Murat Dicle

04.08.2014

31 Temmuz 2014 Perşembe

KÜÇÜK PRENS, Antoine de Saint-Exupéry

KÜÇÜK PRENS
Antoine de Saint-Exupéry
Eh! bu yaşımda nasip oldu bu öyküyü okumak. Hep, Küçük Prens, Küçük Prens, der dururlardı da, kim ulan bu Küçük Prens, derdim ben de... Sağolsun kızım okuyup, kitabı bana hediye etti. Öğrendim ben de Küçük Prens kimmiş?..

Çocukların mutlaka okuması önerilen kitaplar arasında yerini almış kült bir kitaptır. Kutsal kitaplar kadar çok çevirisi yapılmış bir kitap bu. ONEDIO.COM sitesinden aldığım bilgileri kısaca sizinle paylaşayım:

  • Dünyada, kutsal kitaplar ve Das Kapital’den sonra en çok dile çevrilmiş ve en çok satılan kitaplardandır.
  • Her yıl yaklaşık iki milyon satmakta ve şu ana kadarki toplam satış miktarı 140 milyonu aşmaktadır.
  • Dünya üzerinde toplamda 250’den fazla dil ve lehçeye çevrildi.
  • Kitap şu anki kısa hâline gelmeden önce aslında yaklaşık 1000 sayfalık bir eserdi!
    Yazarı Saint-Exupéry’nin kitabı kısaltması üzerine söylediği tahmin edilen sözü açıklayıcı olacaktır: Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.
  • Kitap New York’ta bir otel odasında yazılmış ve ilk kez 1943 yılında basılmıştır.
  • Kitaptaki gülün eşi Consuleo’yu,  gezegenlerin her birinin bir ülkeyi simgelediği ve  2. Dünya Savaşı’nın değiştirmekte olduğu düzene de kitapta yer verildiği düşünülür. Kitabın çıkış noktası olan çöl ise Saint-Exupéry’nin 1935’te bir uçuşu sırasında düştüğü ve bir şekilde kurtulmayı başardığı Sahra Çölü’dür.
  • Kitabı Türkçeye çevirenler arasında, Ahmet Muhip Dıranas, Cemal Süreya, Tomris Uyar ve Selim İleri gibi edebiyatımızın önemli isimleri vardır.
  • İlk çevirisi 1953 yılında Ahmet Muhip Dıranas tarafından yapıldı ve tefrika hâlinde yayımlandı. Şu ana kadar 102 farklı Türkçe baskısı yapıldı.
  • Küçük Prens’in yaşadığı gezegenin adı 1993 yılında keşfedilen 46610 numaralı asteroide verilmiştir. Burada küçük bir parantez açalım: 46610 sayısı bilgisayarcıların sıkça kullandığı on altılık sayı sisteminde (hexadecimal) B-612’ye (Fransızca: bésixdouze) denk geliyor.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.





28 Temmuz 2014 Pazartesi

CEZMİ, Namık Kemal

CEZMİ
Namık Kemal
Namık Kemal tarihi ve tarih anlatıcılığını seven bir şair ve yaardır. Bu eserinde gerçek bir olayı kendi üslubuyla canlandırarak kaleme almıştır. Konu 1570 yılların Osmanlısında ve İranında geçmektedir.

Cezmi, iyi at biner, cengaver ve şair bir gençtir. Olaylay Cezmi'nin Osmanlı büyüklerinin dikkatini çekmesiyle başlar. O sıralar Osmanlı-İran savaş vardır. Cezmi, bu savaşta esir düşen Adil Giray'a yardım için İran'a gönderilir...

Adil Giray, Şehriyar ve Perihan aşk üçgenine, Cezmi'nin başarılarının kendisini nasıl kahraman ettiğine şahit olacaksınız bu romanda.

Hem Osmanlı tarihini hem de akıcı bir roman okumak istiyorsanız, bu roman tam size göre.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.