2 Ekim 2012 Salı

ESKİCİ ve OĞULLARI, Orhan Kemal

ESKİCİ ve OĞULLARI, Orhan Kemal
ESKİCİ ve OĞULLARI
Orhan Kemal
Ağzı kalabalık, gönlü kıran bir Topal bu... Eskici; ayakkabı tamircisi, topal bir baba... Topal Eskici; oysa içi temiz, varsa yoksa oğullarını düşünen bir adam. Ağzı başka der ama, gönlü bambaşkadır. Koca, koca bir mermer kayası diye tabir eder yazar, Topal Eskiciyi; koca, dağ gibidir amma, çocuk gibi de ağlar, kalp kırdığının hemen farkına vardığında.

Üstad Orhan Kemal, Adana'nın çilekeş halkından, Topal Eskici ve ailesini esas alarak yazdığı, Eskici ve Oğulları ile sizi; kah güldürecek, kah çok ama çok güldürecek ve kah da ağlatacak, bir eser yazmıştır. Hakkını vermiştir!...


Orhan Kemal'in yıllar önce -belki on sene oldu- Sokaklardan Bir Kız adlı eserini okumuştum. O eser ile Eskici ve Oğulları'nın tematik benzerlikleri oldukça fazla. Ezilmiş, itilmiş, bir çaba ile silkelenip kendine gelmeye çalışan insanları anlatıyor, Orhan Kemal. Mutlu son var mı peki, romanlarında? Sanırım yok, varsa da ben henüz onları okumamış olabilirim. Sokaklardan Bir Kız ile Eskici ve Oğulları'nı ele alırsak, acı sonu kabullenen inanların, sonunu okumaktayız.

Orhan Kemal'e iki farklı şekilde yaklaşabiliriz; edebi ölçüde ve aydının/yazarın halka etkisi üzerine. Şahsım adına, edebi açıdan -ki bilgim dahilinde- bir tek söz söylemeye hakkım yok. O ne küfürdür be kardeşim, o nasıl cümle kurmaktır öyle. Peki, yazarın, Türk halkı üstünde bıraktığı; çaresizlik, çabalamanın boşunalığı, "olduğu kadar, olmadığı kader" empozesi, vs. alt duyguları, gizliden gizliye -kimbilir, istemeyerek ya da farkında olmadan- halka aşılamasını nasıl açıklayabiliriz. Bunu açıklamak bana düşmez. Ancak bunu açıklamaya istekli olanlar ve bu açıklamayı yapacak kadar, aydın olanlar var, ülkemizde. İyi ile kötü maalesef her zaman iç içedir. Orhan Kemal iyi kötüyü içinde doğal olarak barındıran bir yazardır benim gözümde. Edebi açıdan, hoş vakit geçirmek baabında okunan bu kitaplar; daha bilinçsiz veya zamanla bilincini yitmeye başlayan okuyucun, mücadele yetisini köreltebilecek etkidedir. Belki de biri çıkıp, Orhan Kemal'e, sen halkı yozlaştır, oturduğu yerde oturmasını kanıksattır, diye para vermemiştir. İyi yaparken, kötü yapmış olamaz mı, üstad?

Eskici ve Oğulları romanında, gelinen son; kanaatimce hiç de kışkırtıcı bir son değil. Okuyanı hüzün içinde bırakan bir son: tıpkı Züürt Ağa'daki son gibi; elinde çiğ köfte tepsisi ile salına salına giden eski ağanın tadı var, bu sonda. Toplumun yücelmesi ve toplumun kendi kendine yetmesi bakımından, bu tür sonlara şiddetle karşıyım. Bir çıkış bir kurtuluş ihtimali verilmiyor, bu ancak, okuyucunun hayaline bırakılıyor. Okuyucu ne ise, okunan sonun da devamı ona göre şekil alacaktır. 

"Bakın o başarmış, peki sen neden başaramayasın" tadında bir kışkırtma yerine, yazar, "O başaramamış, sen olsan başarabilir miydin?" sorusunu soruyor, yıldırırcasına okuyucuya. İlkinde, sıfırdan, alınan kışkırtmanın etkisiyle yola çıkan bir insan var karşımızda. İkincisinde, anlatılan yöntemle başarısız olmuş bir insanın yılgınlığı ve "hadi bakalım bir de şöyle deneyelim" dürtüsü ile yola çıkışı söz konusu olabilir. Bir Öğütçü(!) için hiç de beklenmedik bir yaklaşımıdır, bu!

Mehmet Raşit Öğütçü'ye selam olsun ;) Nam-ı diğer Orhan Kemal'e...



 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.



Hiç yorum yok: