kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Şubat 2014 Salı

AÇLIK, Knut Hamsun

AÇLIK
Knut Hamsun
Yazarın okuduğum ilk kitabıdır. Knut Hamsun'un bu kitabı yazarken, bir gemide, bizzat açlık çekerek yazdığını öğendim. Ayrıca gerçek adı Knut Pedersen'dir. İlk olarak Knut Hamsund olarak adını değiştirdiyse de, bir baskı hatası yüzünden adı, KNUT HAMSON olarak kalmış ve yazar da buna ses etmemiştir.

Anlatılan öykü yer yer absürdlükler içermektedir. Belli bir konuyu, daha iyi bellettirmek adına böyle uygun görmüş yazar, absürd anlatımlar kullnarak. Yazar, açlık temasını oldukça iyi yansıtmış romana. Yer yer roman kahramanın yerine koymadan edemiyor insan kendini; böylece, kahramanın çektiği açlık, evimizdeki her türlü konfora rağmen rahatsız edecek seviyeye geliyor. Kimi zaman mutfağa gidip bir şeyler yemek; kimi zaman ise, mutfaktan kolayca bir yiyecek almanın ayıplığı akla geliyor -ki romandaki kahramanın onca zorluk içerisinde olduğunu okuduğumuzda.

Ancak bana göre, romanda anlatılan açlık değil, bizzat kazanılmayan para ile insanların karnını doyurmaması gerektiğidir. Hak edilmeyen kazançlara bir göndermedir bu roman aslında. Romanda, kahramanımızın diliencilik seviyesine düştüğü görünse bile, çoğu zaman veren el durumunda karşımıza çıkmaktadır. Kahramanın oldukça belirgin bir gururu vardır -ki bu gururdur aslında onun açlık çekmesine sebep. Gurur, romandaki en absürd tasvirdir. Belki bu derece gurur taşıyan insanları görmek zor olacaktır etrafımızda. Ancak yazar bunu -bilerek olsa gerek- okuyucunun kafasında daha iyi yer etmesi adına, açlığın ve haksız kazancın vereceği düşüklüğün ne menem bir şey olduğunu vurgulamak istemiştir.


 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


7 Şubat 2014 Cuma

HAYALET HİKAYELERİ, Pınar Kür

HAYALET HİKAYELERİ, Pınar Kür
HAYALET HİKAYELERİ
Pınar Kür
Yorum yapmaya değmeyecek kadar vasatın altında bir kitap. "Böö" tadında hayalet hikayeleri işte. 

Sen o kadar oku, Sorbon morbonlarda doktora felan ver, sonra gel bu kitabı yaz... Ee bari bi zahmet kendinizi de camdan aşağı ataydınız!..

Pınar Kür'ün ilk okuduğum şeysi. Sanmıyorum ki bundan sonra bir başka Pınar Kür şeysi okuma cesareti göstereyim. Kocaman SIFIR veriyorum. Keşke geçen sene, fırlattığım duvarda kalsaydı, bu kitap!


 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

6 Şubat 2014 Perşembe

SOKRATES, Paul Strathern

SOKRATES, Paul Strathern
SOKRATES
Paul Strathern
Paul Strathern, 90 Dakikada serisi ile ünlü filozofların hayatlarına kısa bir bakış atmamıza olanak sağlamış. Yalın bir dille, okuyucu yormayacak şekilde yazılmış bu seri kitapları okumaktan zevk alacağınızı umuyorum. Her biri seksen sayfalık kitaplardır bunlar.

Sokrates M.Ö. 470'de, Atina'ya yirmi dakikalık uzaklıktaki Lykabettos'un bir köyünde dünyaya gelmiştir. Babası taş ustası, annesi ise bir ebeydi. Başlangıçta babasının yanında çırak olarak devam etmiştir. İlk olarak Atinalı filozof Anaxagoras'ın öğrencisi olduğu sanılıyor. Genç Sokrates, erken dönem felsefesi yanında matematik ve astronomi eğitimi almıştır.

ARISTOTELES, Paul Strathern

ARISTOTELES, Paul Strathern
ARISTOTELES
Paul Strathern
Paul Strathern, 90 Dakikada serisi ile ünlü filozofların hayatlarına kısa bir bakış atmamıza olanak sağlamış. Yalın bir dille, okuyucu yormayacak şekilde yazılmış bu seri kitapları okumaktan zevk alacağınızı umuyorum. Her biri seksen sayfalık kitaplardır bunlar.

(M.Ö. 384) Aristoteles Chalkidike yarımadasındaki Stagira'da doğar. (M.Ö. 370) Ane babasının ölümünden sonra, amcası Proxenos, küçük Aristoteles'i Lidyia sahilindeki Atarbeus köyüne götürür. (M.Ö. 367) 17 yaşında Platon akademisine girer. Platon bu dönemler Sicilya'da olduğundan, doğa bilimcisi Eudoxos tarafından eğitilir. Ancak başka -daha az güvenilir- kaynaklarda ise, Aristoteles'in otuz yaşlarına kadar bir miras yedi gibi yaşadığını ve daha sonra kendini felsefeye verdiği yazılmaktadır...

...(M.Ö. 342) Makedonya kralı Philipp, Aristoteles'i Pella'daki sarayına on üç yaşındaki velihat İskender'i eğitmesi için getirir. (M.Ö. 336/335) İskender, babasının ölümünden sonra tahta geçer. (M.Ö. 334) Aristoteles Atina'ya geri döner ve kendi okulu Lykeion'u (Lise) kurar. Bu okulun adı, ders esnasında ve tartışmalarda ileri geri yüründüğünden, Peripatektikler olarak kalmıştır...

Kitabın içeriğinde Aristoteles'in hakkında daha fazla bilgi ve kendisinin sözleri bulunmaktadır. 


 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

ARMAGEDON, Aydoğan Vatandaş

ARMAGEDON, Aydoğan Vatandaş
ARMAGEDON
Aydoğan Vatandaş
Bu kitabı bir hikaye/roman gibi yazsaydı yazar, oldukça ilgi çekici olabilirdi. Belki ortaya bir kaç ciltlik bir eser çıkardı.

Türkiye'nin İsrail ile yakınlaşmasıyle başlayan ve günümüze değin süren olayların ele alındığı bu araştırmada, Aydoğan Vatandaş, Türkiye'nin şuan içinde bulunduğu duruma gayet güzel bir açıklık getiriyor. Belki fazlasıyla antiseminist gelebilir bu kitap size. Ancak daha önce okuduğum, Gordon Thomas'ın GİDEON'un CASUSLARI adlı eserde de İsrail'in amaçlarının ne olduğunu okumuştum -ki kitapta, Aydoğan Vatandaş'ın yazmadığı neler neler anlatılıyordu. Tüm bu anlatılara bakılınca, İsrail halkının oldukça kindar ve oldukça DİNDAR bir toplum olduğu anlaşılıyor. Dolayısıyle kutsal kitaplarında bahsedilen Kutsal Topraklar'ı ele geçirmek için her yola başvuruyorlar.

TİMAŞ yayınlarından basılan bu kitap, çıktığı dönem mahkemeye veriliyor ve toplatılıyor. Daha sonra kitap aklanıyor ve tekrardan baskı üstüne baskı yapıyor; elimdeki kitap 33. baskıdır.

Kendi bilgi dağarcığıma göre, kitap içerisindekilerin %100 doğru olduğuna emin değilim, ancak, büyük bir kısmının doğruluğuna inanıyorum. Böyle bir kitabı okumanız, ortada neler döndüğünü size gayet açık şekilde anlatacaktır.

 * Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

28 Ocak 2014 Salı

DELİFİŞEK, Josè Mauro de Vasconcelos

DELİFİŞEK, Josè Mauro de Vasconcelos
DELİFİŞEK
Josè Mauro de Vasconcelos
Serinin son kitabı Delifişek ile Zezè, Natal'den artık ayrılma kararı alıyor. Böylece dünyaya -belki de kendi dünyasına- açılacak...

Şeker Portakalı, Güneşi Uyandırlarım kitaplarından sonra, üçlemenin son kitabı Delifişek'te, Zezè yirmili yaşlarını sürmektedir. Olaylardan çok, Zezè'nin kafasının içindekilerinin anlatıldığı bir roman bu. Gençlik ateşiyle yanmanın, öpüşmenin, öpüşmelerin, çok daha fazla öpüşmenin, baba sevgisinin alevlenmesi, verilen sözler üzerine isteksizce vazgeçişlerin hikayesi anlatılıyor, bu kısacık öyküde.

Elbette, tüm seriyi baştan sona okumanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


GÜNEŞİ UYANDIRALIM, Jose Mauro de Vasconcelos

GÜNEŞİ UYANDIRALIM, Jose Mauro de Vasconcelos
GÜNEŞİ UYANDIRALIM
Jose Mauro de Vasconcelos
Şeker Portakalı yazarından, bir devam kitabı; Güneşi Uyandırlalım.

İlk kitapta Zezè'nin on yaşlarına kadar geçen hayatı ele alınmıştı. Bu kitapta ise, on beş yaşına kadar geçen süre anlatılmaktadır. Zezè bu romanda da haylazlıklarına devam etmektedir. Aslıda bu, Zezè'yi pek anlamayanların kullandıkları bir tabir: Haylaz Zezè...

Oysa Zezè'nin hayattan beklentileri ve yapmak istedikleri çok farklı. O belki her erkek çocuğundan daha farklı olarak, zekası erkenden gelişmiş ve dolayısıyle, merakı onu daha da haylaz gibi algılanmasına sebep olmuştur. Masumdur Zezè...

İlk kitapta yaşanan trajik olayların ardından Zezè'nin hayatından çıkan şeker portakalı fidanının yerini bu defa, ilk başta bir cururu kurbağası almaktadır. Daha sonra Zezè kendi hayal dünyasına başka aktörler de ekleyecektir. Cururu kurbağası ile tanışan Zezè, kurbağanın isteğiyle, onu kalbine alır. O artık Zezè'nin içinde yaşamakta ve Zezè'nin güneşi uyandırması için, içten içe akıl vermektedir.

Bir devam kitabı olarak, Şeker Portakalı'ından sonra okunması gereken bir kitap. Bu kitaptan sonra ise bir diğer devam kitabı ise Delifişek romanıdır. Hâlâ okumayanlarınız varsa, okumanızı tavsiye ederim.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

25 Ocak 2014 Cumartesi

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ, Ahmet Hamdi Tanpınar

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ, Ahmet Hamdi Tanpınar
SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın okuduğum ilk kitabıdır.Gerçekten çok beğendim ve gerçekten sesli sesli güldüm. Yazarın çok ince bir mizah anlayışı var. Bu mizahi tavrı ile size toplumsal gerçekleri öyle güzel aktarıyor ki yazara hayran kalmamak elde değil.

Konusu Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı bir kurum etrafında dönüyor. Bu çakma-kurum'un inşaasından evellki ve sonraki olaylar ele alınıyor. Romanın baş karakteri Hayri İrdal'ın ağzından dinliyoruz öyküyü.

Günümüz toplumsal yaşantısına da rahatlıkla giydirebileceğimiz bu öykü, efkârıumumiye, yani kamuoyunun nasıl etki edilerek, gereksiz bir kurumdan istifade edilebileceğini gayet güzel anlatıyor.

Özetle, kesinlikle okunulması gereken bir eser. Hiç sıkılmayacaksınız...

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


20 Ocak 2014 Pazartesi

TOPRAK ANA, Cengiz Aytmatov

TOPRAK ANA, Cengiz Aytmatov
TOPRAK ANA
Cengiz Aytmatov
Cengiz Aytmatov'un okuduğum ilk eseridir. Özetle, süper, deyip yorumumu bitirmek daha mı yerinde olur acaba? Üstad ne güzel yazmış. Yüz kırk sayfalık bu romana koca bir ömrü, ömürleri sıkıştırmış: Tolgoya, Suvankul, Kasım, Aliman, Maysalbek, Caynak...

II. Dünya Savaşı'na katılan Rusya, köylerden asker alımına başlar. Bir Kırgız köyünde yaşayan Suvankul ile Tolgoya'nın oğulları da bir bir askere giderler. Suvankul baba ve Tolgaya ana, toprağı işleyen ve onu çok iyi anlayan bir karı-kocadırlar. Yetiştirdikleri oğulları ile mutlu bir hayat sürmetedirler. Bir de gelinleri Aliman vardır ki en büyük oğulları Kasım'ın karısıdır.

Roman, insanlarla toprağın, insanlarla insanın, insanlarla hayvanların, özetle insanlarla doğanın antlaşmasını çok güzel anlatmaktadır. Doğa, insan için gerekli olan her şeyi vermektedir, yeterki insanoğlu doğaya vermemezlik etmesin: Toprak Ana'ya bir veren, yüz alacaktır! Doğanın kontrolü altındaki felaketlerden, insanlar yine doğanın desteğiyle düze çımayı başarmışlardır. Ancak bir de insanların yarattığı bir felaket vardır: Savaş... Savaşlarda yitirilenleri, ne doğa ne de Toprak Ana teselli edebilmektedir; edememiştir de... Can dostu Toprak Ana, Tolgoya'yı hep dinlemiştir. Ancak elden ne gelir; birlikte üzülmek, birlikte ağıt yakmaktan başka!

19 Ocak 2014 Pazar

AŞK YÜZYILI BİTTİ, Nuran Yıldız

AŞK YÜZYILI BİTTİ, Nuran Yıldız
AŞK YÜZYILI BİTTİ
Nuran Yıldız
İçinde bulunduğumuz yüzyılı ifşa eden bir kitap. Nuran Yıldız, bizlerin gerek aşk, gerek siyaset ve gerekse de iş yaşamızda kendimize sorduğumuz: Niye böyle oluyor? ve hatta, Allah'ım ne günah işledim? gibi soruların kaynağına inmemize olanak veriyor.

Kitabın aşk ile ilgili bölümünü okuduğumda, Hande Altaylı'nın Aşka Şeytan Karışır adlı romanına da açıklama almış oldum. Aşka Şeytan Karışır adlı romanı, toplumu dejenere ettiği yolunda eleştirilerim olmuştu. Oysa, toplum zaten neredeyse bir yüz yıl öncesinden dejenere olmaya başlamış bile.
 
Bu kitap sizi değiştirebilir ya da değiştiğinizi düşünüyorsanız eğer, kendinize çeki düzen vermenizi sağlayabilir. Kitap, size bir reçete sunmuyor, sadece bir teşhiş kitabı bu. Kesinlikle herkesin okumasını salık veriyorum. Ve umuyorum ki, özellikle iş yaşamında, bu kitapta anlatılan yöntemler uygulamadan kalkar.

6 Ocak 2014 Pazartesi

PANORAMA, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

PANORAMA, Yakup Kadri Karaosmanoğlu
PANORAMA
Y. K. Karaosmanoğlu
Türkiye'nin 1933 ~ 1950 seneleri arasında geçen dönemini, panoramik şekilde anlatan bir romandır. Farklı bir çalışma. Yakup Kadri'nin daha önceden Yaban adlı eserini okuduktan sonra bu çalışması çok daha ağır geldi diyebilirim. Sadece bir roman gözüyle bakmak yanlış olacaktır. Cumhuriyet tarihi tespitleri içermektedir sıklıkla. Öyküde bir çok baş kahraman vardır. Baş kahramanlar, Cumhuriyet'in ve Atatürk'ün ölümünden öncesini ve sonrasını daha iyi anlayabimemiz için rollerini yerine getirmişlerdir.

Özellikle 1946 seçimleriyle başa gelen Demokrat Parti dönemindeki "kötüleşme" süreci çok dikkat çekiciydi, benim için. "Şu günlere nasıl geldik?" sorsunun cevabı niteliğinedir. Kitabın sonunda işlenen cinayet, şu son altı ay içinde sıklıkla gördüğümüz cinayetlerden farklı değil. Okunması gereken bir kitap. Ara ara sıkılabilirsiniz, ancak alacağınız bilgilere değer.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


5 Ocak 2014 Pazar

GÜMÜŞLÜK MELEĞİ, Serpil Ciritci

GÜMÜŞLÜK MELEĞİ, Serpil Ciritci
GÜMÜŞLÜK MELEĞİ
Serpil Ciritci
Victor Hugo'nun Sefiller adlı romanına yorum yazarken, İletişim Yayınlarına teşekkür ile başlamıştım. Bu romanı yorumlamadan önce de, adını bile anmayacağım bu yayıncının yaptığı işin ta içine şey edeyim...

Hadi yazar, imla kurallarını bilmiyor; becerememiş; yüzde yüz başarılı değil bu konuda. Peki ya siz, yayıncı kimliği altında hiç mi bakmazsınız yayına hazırladığınız kitaba? Dünyada hiç bir kitapta görülmüş müdür, virgül ile başlayan bir satır, üç nokta yerine hep iki nokta kullanıldığı, noktadan sonra boşluk bırakılmadığı?.. Maalesef bu hatalar hep var. Bana göre Serpil Ciricti, Word dosyasını yayınevine vermiş, yayınevi de bodoslama kitabı olduğu gibi basmış. Oh ne âlâ iş! Vallahi bu durum sinirlerimi zıplattı. Ha şunu söyleyeyim, bu kitap adıma imazlı ve aldığım ilk gün okumak için elime aldım ve yirmi dakika sonra kitabı duvara fırlatmıştım. Serpil Ciritci'nin anlatmak istediği işi daha iyi anlayabilmek adına, ikinci bir şans verdim. Bu yayınevi, okuyucuya terbiyesizlik yapmıştır; kınıyorum... Serpil Ciritci'yi de imla kuralları konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Çok isterse çay içmeye de davet edebilirim ;) Güzel kadın yani, yakinen gördüm; akıllı kadınları severim.

Pekâlâ, bu kadar atarlanmak yeter! Gelelim asıl mevzuya; romana...

Bu kitabı iki şekilde değerlendirmek mümkün: Bir roman olarak veya Kuantum Düşünme tekniğine bir örnek olarak. Roman olarak ele alırsam, kesinlikle sınıfta kaldı diyebilirim. Ancak bu, sanki yazarın -ki kendi düşüncem- ilk roman deneyimi gibi; dolayısıyle çok da üstüne gitmenin bir anlamı yok. Bu yolda kendisine başarılar diliyorum. Naçizane, bol bol klasik romanları okumasını salık veriyorum. (Farkındayım bu oldukça önyargılı bir düşünce oldu. Kim bilir, belki de kendisi harika bir edebiyat takipçisidir) Bilem ama bazı insanlar roman okumayı bir kayıp olarak görüyorlar. Onlar sadece araştırma vb. kitap okumayı tercih ediyorlar. İşte zaten bu yüzden aldıkları eğitim ile uygulama sahalarında bol bol hata ve uyuşmazlık yaşamaktadırlar.

Romandaki öykü bire bir olmasa da bana Hande Altaylı'nın Aşka Şeytan Karışır romanını çağrıştırdı. Her iki öyküdeki karakterlere bakarsak; hem o kadar para pul içinde ol, hem de fıstık gibi hatun ol ve sıkıntı yaşa; çözemedim ben bu durumu... Ben çözemedim, başkası çüzmüşse bilemem :)

Esas önemli olan kısma gelemedim bir türlü. Serpil Ciritci'nin almış olduğu eğitimler ve sertifikalar kitabının sonunda bir bir yazılmıştır. Bunlar 2-3 senede yapılacak, öğrenilecek işler değildir. Oldukça uğraş ve bilgi gerektiren işlerdir. Önemli olan şey -ki bu romanda: Kuantum Düşüncedir... Düşüncelerin, olayların, kişilerin birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğunu vurguluyor, yazar bu romanda. Belki benim gibi bir çoğunuz için yenidir bu. Ancak oturup düşündüğünüzde, biraz araştırma yaptığınızda epey ilginç şeylere ulaşacaksınız. Mistik bir olaydan bahsetmiyorum. Bildiğiniz fizikçilerin ortaya attığı Kuantum olgusuyla ilintili bir şeydir bu: Kuantum Düşünce. Roman size, kendi düşüncelerimizin bize getirdikleri ile bize farkında olmadan gelen işaretler üstünde duruyor. Bu anlamda, bizlerin farkındalığını geliştirmek adına bile okunabilir roman diyebilirim. Çokça mızmızlık etmiş olsam da, bu romanı okumuş olmaktan mutluyum. Bir olguyu, bir roman içerisinde örneklemeyle öğrenmek daha güzel bence. 

Küsmek yok ama! ;)

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

SEFİLLER, Victor Hugo

SEFİLLER, Victor Hugo
SEFİLLER
Victor Hugo
Öncelikle İletişim Yayınlarına teşekkürler. Çok güzel bir kitap hazırlamışlar. Sizlere tavsiyem, böylesi klasikleri bilinmeyen yayınevlerinden alıp okumayınız. Feci şekilde tercüme hataları ile karşı karşı kalırsınız. Hele hele Kum Saati yayıncılıktan hiçbir kitap almayın!

"Sefiller" diyince ilk olarak, sefillik çeken, ezilmiş bir teba aklınıza gelebilir. Bu romanda bana göre sadece Fantine ezik bir karakter olarak öne çıkıyor. Özellikle Fantine'in adı geçen bölümlerde oldukça fazla dramatik sahneler var. Ara ara bana klasik ACI içerikli Türk filmlerini andırdı. Ancak ben romana bir bütün olarak baktığımda, oldukça güzel bir anlatı olduğunu gördüm. Devasa bir hikaye bu. Fantine dışındaki kararkterlerde kabaca, bir uyanıklık, bir çakallık vardı hep. Ara küçük karakterlerin bazılarında ezik dialogları yok değil tabii.

Victor Hugo güzel bir anlatı ile birlikte, dönemin tarihini, şehrin yapısını ve sosyal yaşantısının detaylarını da oldukça usta bir dille anlatıyor. Dolayısıyle bu roman bir yandan, bir bilgi kaynağı olarak da ele alınabilir. 

Kitabın bir özetini burada vermeyeceğim. Konu olarak tüm olaylar Jean Valjean'ın etrafında dönmektedir. Bu olayların içerisinde en önemli -ki şu günlerde bizi de ilgilendiren- bölümü Denis Sokağı Destanı adlı bölümdür. İlerleyen günlerde Normatif Gazete'de bu konuyla ilgili bir köşe yazısı yazacağım. Neden bu bölüm ile çok ilgilendim orada bunu görebileceksiniz. Üstad, 1832'deki ayaklanmayı oldukça güzel anlatmış ve öncesinde müthiş bir şekilde, ayaklanmalarla ilgili bir analiz yapmıştır. Üstadın elini ayağını öpersiniz, bu analizi okuduğunuzda.

İletişim Yayınlarından iki cilt halindeki bu romanı okumanızı öneriyorum. Okumamanız büyük bir eksiklik olacaktır.




11 Aralık 2013 Çarşamba

BEYOĞLU'nun EN GÜZEL ABİSİ, Ahmet Ümit

BEYOĞLU'nun EN GÜZEL ABİSİ, Ahmet Ümit
BEYOĞLU'nun
EN GÜZEL ABİSİ

Ahmet Ümit
Yılbaşı gecesi, bir sokak ortasında, yakışıklı bir adam öldürülür. Kalbinden tek atışla vurularak öldürülmüştür. Cinayetin anonsunu duyan Başkomiser Nevzat ve ekibi olay yerine gelerek ilk incelemelerini yaparlar. Kitap boyunca tüm olaylar bu öldürülen yakışıklı adamın etrafında ve Beyoğlu civarında döner...

Ahmet Ümit'in son kitabı Beyoğlu'nun En Güzel Abisi yalın anlatımı ile sizleri olayın içine çekecek. Ahmet Ümit'ten klasik bir polisiye romanı. Ancak çok fazla beklentiniz olmasın. Kendisinden beklenen bir kitaptı ve o da elinden geleni yapmış. Hafızalarınızda kalacak kadar sizi etkilemeyecektir. Bir cinayet soruşturmasının yanında, Beyoğlu'nun sokakları arasında gezmek ve Beyoğlu hakkında bilgi sahibi olmak yanınıza kâr kalacaktır.

Romanda, Gezi Parkı olaylarına, Tinerci çocuklara ve en önemlisi 6-8 Eylül olaylarına dem vurulması dikkatimi çekti. Güzel bir kurgu ile bunları anlatmış yazar. Gezi Parkı olaylarının böylesi bir romanda anlatılmış ve hatırlatılmış olması, bence güzel bir şey. Bu anlamda Ahmet Ümit'e teşekkür ederim.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

21 Ağustos 2013 Çarşamba

DÜRDANE HANIM, Ahmet Mithat Efendi

DÜRDANE HANIM, Ahmet Mithat Efendi
DÜRDANE HANIM
Ahmet Mithat Efendi
Bugünlerde beklediğimin aksine, beni şaşırtan kitaplar okuyorum. Dürdane Hanım bunlardan biri. 1882'de yazılmış bir roman, bu. Daha önce Türk edebiyatının ilk örnekleri olan romanları okumuş ancak pek de iyi bulmamıştım. Acemice gelmişti ya da tercümeden ötürü bir okuma zorluğu oluyordu. Dürdane Hanım, oldukça ilginç bir konusu ve harika bir okuma akıcılığı var. Bir çırpıda okuma garantili kitaplar arasına girer.

Ahmet Mithat Efendi -kitabın başında kendisi hakkındaki yazıya göre- tam bir Yazı Makinesidir: 150 ciltlik eseri mevcut; yazmış da yazmış.

Konusuna gelmeden önce, öyküde fantastiklik ve teknoloji var dersem bilmem inanır mısınız? Telefon var öyküde! Bir nevi dedektiflik var. Aşk ve intikam var.

Acem Ali bey bir iş için Galata mevkindeki bir meyhaneye gider. Ve bu meyhanede Sohbet adlı bir kayıkçı ile buluşur. Acem Ali bey, Sohbet'ten daha cılız olmasına karşın, Sohbet, Acem Ali Bey'den güç bakımından çekinir, keza yediği tokatın acısı hala ensesindedir. Ali bey, gizli bir görev için Sohbet'ten yardım ister. Yardımın karşılığı da oldukça yüklü olacaktır. Ve herşey böyle başlar...

Son sözüm, bu eseri mutlaka okuyunuz. Sıkılmayacağınızı garanti ediyorum.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

 

18 Ağustos 2013 Pazar

JOSEPH ANDREWS, Henry Fielding

JOSEPH ANDREWS, Henry Fielding
JOSEPH ANDREWS
Henry Fielding
Sesli güldüm...

Son zamanlardaki en keyifli okumam diyebilirim. Ta 1742 yılında yazılmış bir romanın beni bu kadar güldüreceğini ve keyiflendireceğini tahmin etmezdim. Tür olarak Burlesk denilen bir tür. Tam olarak absürd denilemez ama abartılı dille anlatım da mevcut. Tam ciddi denilirken, gayri ciddi bir havaya geçiliyor. Yazarın okuduğum bu ilk kitabının adı, Joseph Andrews olarak ülkemizde yayımlanmış ancak orijinal adı, The History Of The Adventures Of Joseph Andrews And His Friend Mr. Abraham Adams'dır. Bana göre Bay Adams'ın Maceraları diye bir isim tam yerinde olurdu. Bay Adams oldukça komik bir rahip.

Olaylar İngiltere'de geçer. Joseph varlıklı bir aienin yanında uşak olarak hizmet etmektedir. Aile babası Thomas Booby vefat edince, Lady Booby üzüntüsünü, Joseph'e asılmakla gidermek ister. Ancak Joseph ise oldukça erdemli bir gençtir. Dolayısıyle kendisine gösterilen ilgiden, nazikçe kaçar. Lady Booby ise buna kızar ve özel hizmetçisi bayan Slipslop'un gazı ile, Joseph'i kovar. Joseph'de ne yapacağını bilmemeden bir müddet ortalarda dolandıktan sonra eski aşkı Fany'nin yanına gitmek için yol koyulur.  Rahip Adams ile bir müddet sonra yolları kesişir ve macera başlar. Kitabın son çeyreğine kadar, bir yol macerası olarak devam eder hikaye. Son çeyrekte ise olaylar epey karışır.

Gerçekten zevkle okuyacağınız bir hikaye. Pişman olmayacaksınız.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.
 

4 Ağustos 2013 Pazar

HAMLET, William Shakespeare

HAMLET, William Shakespeare
HAMLET
William Shakespeare
William Shakespeare'in okuduğum ilk eseridir. Piyes olarak okuduğum üçüncü eserdir. Hatta dört diyebiliriz, çocukken Ferhan Şensoy'un bir piyesini okumuştum. Dayım tiyatro çıkışında, piyesin kitabını alıp bize getirmişti. Evet, dört piyes okumuşluğum var. :)

İşbankası yayınlarından Hasan Âli Yücel serisinden bir kitap bu. Çevirmen Sabahattin Eyüpoğlu. Kitabın sonunda, Eyüpoğlu, çap-pat İngilizce bildiğini itiraf ediyor. Ama buna rağmen, Fransızca basımlardan ve diğer Türk çevirmenlerin (örn. Halide Edip Adıvar) kitaplarından yararlanarak yeniden kaleme almış. Çok ısrar etmişler, çeviri yapması için. Anlaşılacağı üzere, Hamlet'in diğer çevirilerini de okumakta fayda var. Çünkü eser sahibi, şiir formatında yazmış piyesi. Ve her çevirmen bunları farklı çevirebilir. Bir de Türkçe kafiyeye uydurma zorunluluğu da düşünülürse, zor bir tercüme diyebiliriz.

TV'de film olarak izleme şansım oldu bu oyunun. Ancak tiyatroda izleme fırsatım hiç olmadı. Hoş tiyatroya gitmeyi alışkanlık etmiş biri de değilim. Bunu aşmam gerek, daha sık tiyatroya gitmeliyim. Mesela, en azından sene de bir defa gitmekte fayda var. Şuan sekiz senede bir periyodunda :)

Piyesin içeriği hakkında yazmak ya da yazmamak; ve hatta yazamamak; herkes zaten şu ya da bu şekilde konuyu biliyor, bir de ben yazsam n'olacak, yazmasam n'olacak; işte tüm mesele bu!..

Okuması kolay, çeviride kusur yok. Bir çırpıda bitirilecek bir eser. Arada dalgınlıkla yüksek sesle okuyor insan, sanki piyeste bir oyuncuymuşcasına.

Not: Bu eser aile piyesidir, içinde erotik şeyler yok. Merdivenlerden tek tek çıkıyorlar ve kızlı-erkekli sahneler hemen hiç yok. Aslında şimdi düşündüm de, merdiven bile yok. :)

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

31 Temmuz 2013 Çarşamba

SAVAŞ ve BARIŞ, Tolstoy

SAVAŞ ve BARIŞ, Lev Nikolayeviç Tolstoy
SAVAŞ ve BARIŞLev Nikolayeviç Tolstoy
Tolstoy'un muazzam bir eseri daha; Savaş ve Barış...

Özenerek ve yıllar süren bir çalışmanın ardından ortaya çıkmış bir eser; dünya klasiklerinin ilk sıralarında yer alan bir roman. Tolstoy, hem bir hikayeyi hem de Savaş ve Barış üstüne felsefi düşüncelerini bu kitapta toplamış. Tek başına bir roman olarak bakmak yanlış olacaktır. Tam olarak tarih kitabı da sayılmaz ancak bize Fransa-Rusya savaşı hakkında tarihi bilgiler de sunmaktadır.

Kitabın son bölümünü, itiraf ediyorum pas geçtim diyebilirim. Ya günümde değildim, ya da epey ağır geldi bu bölüm. Son kırk sayfayı pek okuduğum söylenemez. Son bölümde, Tolstoy Savaş hakkında düşüncelerini yazdığını gördüm.

Tahmin edeceğiniz gibi yine bu kitap için de, mutlaka okuyun, diyeceğim. Savaşta ve barışta insan halleri üstüne güzel bir roman. Turgut Özakman'ın üçlemesi de bir Savaş ve Barış sayılabilir ancak Özakman roman olarak azla açılmamış, daha çok tarihsel anlamda savaşın ve savaş sonrasının üstünde durmuştur.

Kitap beni çok yordu, bu yüzden kısa kesiyorum. Farkındayım, böyle bir eser için oldukça az yazdım ;)

Herkese iyi okumalar!

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

22 Temmuz 2013 Pazartesi

MARTI JONATHAN LIVINGSTON, Richard Bach

HERKESİN VE ÖZELLİKLE ÇOCUKLARIMIZIN OKUMASI ADINA, ÖYKÜNÜN TAMAMINI YAYIMLIYORUM. GÜNAHI BANA OLSUN...

MARTI JONATHAN LIVINGSTON, Richard Bach
MARTI JONATHAN LIVINGSTON
Richard Bach

6 Temmuz 2013 Cumartesi

İLBER ORTAYLI SEYAHATNAMESİ

İLBER ORTAYLI SEYAHATNAMESİ
İLBER ORTAYLI
SEYAHATNAMESİ
İlber Ortaylı'nın güzel düşünülmüş tarihi gezi kitabıdır. Ne tam bir tarih, ne de tam bir gezi notları içermektedir. Ülkemizin doğusundaki ve batısındaki ülkeler hakkında hızlı bir özet olarak kaleme alınmış. Kesinlikle sizi sıkmıyor. Kitaba konu olan ülkelerin, Türkiye -daha doğrusu Osmanlı- ile münasebetleri de anlatılmaktadır.

İlber Ortaylı'nın bu kitabı için şöyle bir başlık atabilirdim: "Yeni başlayanlar için Dünya ülkelerinin tarihi ve Osmanlı ile münasebetleri"

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.