Bastığım her adımda çıkan sesler kulağıma yiyecek bir şeyleri çağrıştırıyor. Epey vakit oldu bir şey yemedim. Her adımda bir, kağıt helvamdan bir ısırık alıyormuşum gibi geliyor bana. Olmayan kağıt helvamdan. Ah şimdi olsaydı yiye yiye ne güzel giderdi.
İnanılacak gibi değil, koca İstanbul'da E-5 kar nedeniyle kapandı ve hiç bir araç Çobançeşme'den öteye geçemiyor. Yürüyoruz; otobüslerden, minibüslerden ve hatta özel araçlardan inenlerle birlikte -tıpkı bir eyleme gidercesine- evlerimize, sevdiklerimize ya da belki bilinmeyen bir yere... Yani şimdi düşünüyorum da, bu karda, yollarda yürüyen insanların her birinin aklında kimbilir neler vardır. Şu ilerideki kadın... Kimbilir ne düşünüyor, başına önüne eğmiş öylece yürüyor. Üşüdüğü ve yağan karın yüzüne gelmemesi için mi öyle başı önünde, kapşonunu siper etmiş yüzüne? Peki ya, oğluyla yürüyen şu adam... Gerçekten oğlu mu acaba? Belki dayısı ya da amcasıdır. Kimbilir belki de çocuğu kaçırmıştır ailesinden. Çocuk küçük ya, ne bilsin kaçırıldığını; oynuyor bir yandan yerdeki karlardan kartopu yaparak ve adama atarak...
Akşamın sekiz otuzunda yollarda yürüyen, işten çıkıp bitab düşmüş olması gereken bu karzedelerin, oldukça yorgun görünmesi gerekirken, nereden gelir bu enerji? Nedendir bu oynaşmalar, cıvıldaşmalar?! Herkes, yani belli ki tanıdıklar aralarında kartopu oynuyorlar. Ne mutlular ama öyle... Yalnız yolculuk edenlerin kimi karda oynaşanlara bir müddet bakıyor ve yollarına devam ediyorlar, kimi de hiç görmemiş gibi öylece süzülüp gidiyorlar yanlarından, sanki bir belaya bulaşmamak için büyük adımlarla uzaklaşıyorlar. Gidene takıldığım yok da, şu karda oynaşan, gençlikten biraz geçkince olan insanlara taktım kafayı. Devam eden kar yağışı nedeniyle -okulların tatil olmasına sevinen çocuklar gibi- yarın işyerlerine gitmeyeceklerine, gidemeyeceklerine mi sevinirler de böylesine çoşarlar bu soğukta? Allah canınızı almasın emi! Ne mutlular öyle... Peki ben niye mutlu değilim?
Bir sigara olsa belki beni mutlu ederdi şimdi. Birinden istesem kesin ikram eder bir dal sigara, ama bunu yapacak kadar kendimi güçlü hissetmiyorum. Hadi ama dostum, alt tarafı bir sigara, ne gücünden bahsediyorsun, dilencilik yapmıyorsun ya, iste birinden n'olur sanki? Yapamam, yapamam! Benim için çok zor bir şey bu. Zaten sigaraya başlayalı bir sene bile olmadı. Hay allah neden başladım ki bu merete. Nasıl isterim, kimden isterim bir sigara? Yapamam, yapamam!.. Neler yaptın neler!.. Bir sigara istemekten mi çekiniyorsun şimdi? Evet çekiniyorum. Utanıyorum. Param olmadığını anlıyacaklar gibi geliyor bana. Yahu abartma sende! Nereden bilecekler parasız olduğunu? Sigaranın bittiğini, evde bir karton sigaran olduğunu söylersin, falan filan yani. Yalan mı yok sigarasız kalan insan için. Git iste birinden. Al bak şu ilerideki adam yeni bir sigara yaktı. Git ve rica et! Yapamam, yapamam... Adi herifin tekisin dostum sen. Neyini yapamayacakın, neyini? Al tarafı bir dal sigara işte. Sen değil misin yanında çalışan adamın bir maaşını ödeyemeyip bir de üstüne yarım maaş kadar adamdan borç alan? Ha buna ne diyeceksin?! "Yapamam, yapamam..." da neymiş öyle. Bal gibi yapabilirsin. Git birinden bir sigara iste! İstemiyorum, vazgeçtim. İçmeyeceğim!..
Hem küçücük şeyler için onurlu davranışlar sergiliyorum, hem de bir yandan, her şey yoluna girecek teranesiyle milleti söğüşlüyorum. Bilerek mi yapıyorum peki bunu? Elbette hayır. Bari ödeyebilsem. Ödeyemiyorsan niye istersin be adam? Valla ne güzel meslek edinmişsin kendine. He valla, orospu çocukluğundan ne farkı var değil mi? Aynen!.. Şu taşın altında para var mıdır acaba? Haha! Kafayı yemişsin oğlum sen, sıyırmışsın! Yürü git yoluna. Baksam ne çıkar? Belki de gerçekten para vardır. Ya da bir külçe altın vardır. Yok yahu, külçe altın olsa onu nasıl satarım ki? Demezler mi nereden aldın bunu diye? Derler tabii. En iyi çıkacak şey bir deste para olsa gerek. Hadi olsun olsun bir kese çeyrek altın da çıkabilir. Bir kesede kaç çeyrek altın vardır? Şimdi bir kese çeyrek altın mı yoksa bir deste iki yüz TL mi daha kıymetli. Bunu bir ara araştırayım. İlginç yani, bak şimdi kararsız kaldım. Fakat şu an, nakit, "keş" para çıksa daha makbule geçer. Yeminlen geçer... Saçmalaya saçmalaya benzin istasyonuna kadar geldim bile. Aferin bana.
Bu istasyonun içinde bir lokanta var. Yandım Çavuş Ayranı diye de tabelası var. Hele bu karda soğukta ne iyi gider bol köpüklü bir ayran. Tuzlu tuzlu, açlığımı da bastırır. Şimdi yoldan bir adam beni durdursa ve dese ki: Bir dal sigara mı yoksa bir bardak bol köpüklü ayran mı içmek istersin? Ben ısmarlayacağım. Evet güzel soru! İkisi de sözel olarak "içme eylemi" içeriyor. Ayranı gerçekten içeriz. Peki ya sigarayı? Sigara aslında içilmez, tüttürülür. Böylece, no smokink, ne demek daha iyi anlıyorum. Elin oğlu ne güzel açıklamış kardeşim. Açıklar abi, onlar eloğlu. "Elin yaptığı, bele çok gelirmiş." Neyin neye yaptığı ne gelirmiş?! Saçmalama yahu! Kafandan uyduruk atasözleri mi üretiyorsun şimdi de? Haha... Yemişim kafasını. Sigara içemedikten sonra, Yandım Çavuş Ayranı içemedikten sonra ben neyleyeyim bu kafayı.
"Heyy seksi leydi, ay layk yu for..." Bu ne lan! Şarkıya bak... Oh, şimdi bu karda seks yapsam ne feci bir şey olurdu ha! Kiminle yapmayı düşünüyorsun dostum? Ne bileyim ben ya! Şarkıda "seks" diyince, birden seksim geldi işte. Neyseki gelip geçici bir şeydi bu. Paran yok, pulun yok, seks düşünüyorsun. Yani şimdi bir kadın çıksa dese ki sana, bir dal sigara ver vereyim, verebilcen mi ablama ki sana versin? Offf, off... Nereden geliyor bu ses... Araba sıcak tabii, müzik seksi, eh elde de sigara, park etmişler benzin istasyonuna, tütürüyorlar. Allah bilir ya ayran da içmişlerdir lokantadan. Yasak değil mi lan istasyonda sigara içmek? Şimdi ben şikayet etmez miyim sizi? Gidip söyleyeyim, burada sigara içemek yasak, ancak bana bir dal sigara veririseniz sizi ispiyonlamam mı desem acaba? Acabalar kovalasın oğlum seni. Yürü git yoluna. Haklısın bir dal sigara istersem düşük bir adam gibi görünürüm, değil mi? Tam bir paket istemek caizdir sanırım. Sanma! Soldan ağrı yürü yoluna abicim. Devam et! Nasıl devam edeyim ben, nasıl? Yılmışım ben, bitmişim ben. Sıkılmışım, içim boşalmış. Bitmişim ben. Bunu daha önce demiştin, bitmişim, diye. Derim, derim işte. Biten ben değil miyim? İstediğim kadar derim işte. Diyecem, diyecem... Çocuksun sen! Evet çocuğum. N'olmuş?! Ebenin nikahı olmuş. Ya öyle mi, ne zaman?.. Yürü abicim, yürü; soldan soldan devam et, geç ayranlı lokantayı, geç istasyonu. Devam et yoluna...
Yoluma!.. Yolum yol mu ki benim? Sormak lazım. Yarına bir planım yok. Tıpkı bu yolun beni götürdüğü gibi yürüyorum öylece hayatımda. Yol olduğu sürece yürüyorum. Ya yol biterse diye bir planım yok. B, C planlarını bırak, bir A planım bile yok. Kedim? Vallahi bir kedim bile yok. Ya olsaydı? Keserim lan o kediyi. Yerim! Karnım aç benim... Yazık be! Çok yazık sana be adam. Düşmüşsün sen! Bitmişsin harbiden! Kedilerden, taşların altlarından medet umuyorsun sen! Bir sen, bir ben, bir de kızımız olacaktı halbusiki! cümleten. Püfff... Kulağa Mükemmel Gelen Cümlelerin Mükemmel Anlaşılmazlığı dalında Oskar veriyorum size beyfendi. Oskar değil lan o, Pulitzer olacaktı. Pulitzer de değil ki ibnenin evladı; Nobel, Nobel... Vayyyy, Nobel'i de biliyosun ha? Aferin lan! Hadi yürümeye devam et, az kaldı evine... Evim değil orası benim. Evim değil! Değil evim. Evim değil evim. Hom sivit hom, değil. Değil bi'sikim benim. Evim yok benim. Neyin peki?.. Düşmüşlüğümden haz alıp, bana kucak açıyormuş gibi görünerek, iyilik meleği payesinde olduğunu sanan, sağda solda bunları anlatarak, ne iyi bir insan, övgülerini alarak, oysa bana her türlü orospu çocukluğunu yapan ama benim de sanki hiç bunları yapmamış gibi görmezden geldiğim, ve gerçekte tanrısının kuralları altında bir gün ezilecek olan bir günahkarın evinde kalıyorum: Kardeşimin; orospunun önde gideninin... Anam da orospu!.. Peki sen? Ben de orospu çocuğuyum, ama hiç değilse, önde gideni değilim; anamdan ötürü benim orospu çocukluğum... Gerçekte orospu çocuğu değilim aslında. Ben anama orospu dediğim için, doğal olarak orospu çocuğu oluyorum. Ama değilim. Benimki bir nevi ironi yani. Yani fahişelik yaptıkları için orospu demedim, kaltaklık yaptıkları için orospu dedim sadece. Kaltak ne demek, biliyor musun?.. Ne bileyim, ne? Bana ne? Beni rahatlatıyor ya bunları söylemek, anlamı da olmayı versin. Her şeye anlam yüklememek gerek. Pis manyak, deyince rahatlayamıyorum; ancak "orospu" dediğimde -ki R'lere basa basa söylediğimde- çok feci rahatlıyorum. Orgazmın bir tık altında rahatlama bu... Bak şimdi düşündüm de, dünyanın en büyük küfrü "kemik" olsa mesela. Oğlum sen var ya sen, kemiksin, hatta kemiğin önde gidenisin... Vayyy, bana ha. Kemik ha?! Anamı gözümün önünde şeyetseydin de bunu demeyeydin. Bittin oğlum sen. Kemik ha!.. Haha!.. Alo, akıl hastenesi mi? Burada bir salak var, gelin alın bunu çabuk! Saçmalıyor! Gelirken ekmek arası köfte getirin... Ha bir de tek dal sigara da getirin... Ben mi, yani sadece toplum bilincine sahip bir vatandaş olarak şikayet ediyorum. Bu adamı bir an önce dertop etmelisiniz... Gelirken şeyleri unutmayın ama... Ge-ri-ze-ka-lı-se-niiii... Saçmala, saçamala bakalım. Nereye kadar gidecek bu saçmalalamar böyle. Aman heri boşver, gittiği yere kadar gider işte. Yol nereye gidiyorsa, oraya kadar gider işte. Sıkıntı yok. Sıkıntı yok! Eve yaklaşıyorum. Benim olmayan eve. Sığındığım eve...
Diğer öykülerim