9 Nisan 2013 Salı

boş veriş

gidişler çoğalıyorsa,
gelişler azalıyorsa,
kalan günlerin sayılabiliyorsa,
hayatın çokluğu sana az geliyorsa,
kalabalıkta tek hissediyorsan,
yiyemiyor,
içemiyor,
sevemiyorsan,
gülen gözlerin değil de dudaklarınsa,
tuttuğun el seninse;
boş ver...

öyle de ölünüyor, böyle de...
öyle de yaranılamıyor, böyle de...
öyle de sevilemiyor, böyle de...
öyle de yaşanamıyor, böyle de...

sus!
nasıl istiyorlarsa, öyle olsun!

nasıl ölmeni isterlerse,
nasıl faydalanmak isterlerse,
nasıl sevmek isterlerse,
nasıl yaşamanı dilerlerse;
boş ver...

sus!
nasıl olacaksa, öyle olsun!

- murat

12 Mart 2013 Salı

TERK EDİLİŞİM, Peter Rock

TERK EDİLİŞİM, Peter Rock
TERK EDİLİŞİM
Peter Rock
Hiç hesapta yokken bu kitap elime geçti. Bir kitapçıda görsem büyük ihtimal satın almazdım. Ama meğer ne de güzel bir kitapmış...

De ki bir tüy yukarıdan süzüle süzüle başınıza konmak üzere; bir tüy! Ne umar ki bir insan; acı en son akla gelecek bir his olsa gerek, bir tüy size süzüle süzüle gelirken. Kanlar akarken başınızdan aşağıya, bunun bir kuş tüyünden kaynaklanmış olamayacağına inandırırsınız kendinizi ama gerçek şu ki, akan kan gerçektir. Acı ise kaçınılmazdır. Peter Rock, öyle bir hikaye anlatmış ve öyle bir kişinin ağızıyla okutturuyor ki; insan, anlatıcı olan çocuğun çocukluğuyla eriyip gidiyorken, yetişkin olan bizler, onun çocukluğuyla yumuşattığı acıyı içimize katbekat artırarak sokuyoruz. Ta yüreğimize...

Amerika Oregon'da evsiz olarak yaşayan ve bir savaş gazisi olan Baba, vaktiyle imkansızlıklar neticesinde terk ettiği (ya da kimbilir belki de rastgele seçtiği biridir) kızını evlatlık verildiği evden alıp, kendisi gibi ormanda evsiz barksız ve korunaksız yaşamaya doğru sürükler. Herşey sıcak ve olabildiğince dingindir. Hikayeyi kız kendi gözüyle anlatmaktadır. Baba'nın, kızını (veya kzı) bir evde düzenli bir hayat yaşayıp da bambaşka bir ortama taşıma sorumsuzluğundan başka bir sorumsuzluğu yoktur. Baba, kızına iyi bir eğitim verir ki kendi yaşıtlarından çok daha iyi bir düşünce ve genel kültüre sahiptir. Vietman'da savaşmış Baba, ormanda gizlenmeyi ve sürekli birilerinden kaçmayı iyi başarmaktadır. Kızını da bu şekilde eğitir. Yaban bir hayat vardır, şehrin göbeğinde. Ve onlar gibi yaban hayata katlanmak zorunda olan başkaları da vardır. 

Kitabın içeriği hakkında fazla bilgi vermek istemiyorum. Yumuşakça başlıyor ve yumuşakça bitiyor. Acı, o yumuşaklığın içinde sinsi bir yılan; yüreğinizi ısırıyor! Bu kitabı mutlaka alın ve okuyun, pişman olmayacaksınız.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

11 Mart 2013 Pazartesi

PATASANA, Ahmet Ümit

PATASANA, Ahmet Ümit
PATASANA
Ahmet Ümit
Hani bu kitabı bana verselerdi ama yazarının kim olduğunu söylemeselerdi: "Bir Ahmet Ümit değil!" diye kısa bir yorum yapardım. Evet ilginçtir bu kitap bir Ahmet Ümit kitabı. Keşke diyor insan, keşke sadece Patasana üstünden mitolojik bir hikaye masal tadında anlatılsaydı da araya o arkeologların gereksiz cinayet şeylerini hiç karıştırmasaydı, Ahmet Ümit.

Kitap maalesef sonuyla beni hüsrana uğratmıştır. Çok "çakma" ve "bıkkınlık" içeren bir son olmuş. Kitap bir an önce bitse de tatile çıksam modunda yazılmış sanki bu son. Birşeyler tam olmamış bu eserde ama ne?

Hititli bir saray yazmanı olan Patasana, gizli ve kişisel yazılar bırakmıştır, tarihe not düşmek adına. Esra adında bir arkeologun başkanlığında yapılan kazı çalışmaları ile Antep bölgesinde Patasana'nın tabletleri eksiksiz olarak bulunur. Yazar, her bir tableti ve arkeologların kazı çalışmaları esnasında yaşadıkları olayları bölüm bölüm anlatmaktadır. Baştan belirteyim, Patasana'nın tabletleri çok daha ilgi çekici. Sadece bu tarihi belgeyi Ahmet Ümit eliyle okumak için bile bu kitap alınır ve okunur.

Kitapta anlatılmak istenen mesaj önemli. Ayrıca PKK, Ermeni gibi meseleler de işleniyor. Dediğim gibi, birşeyler eksik bu romanda, tam tat vermiyor. Orta dereceli bir Ahmet Ümit kitabı diyerek sözlerimi bitiriyorum. 

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

7 Mart 2013 Perşembe

HALKA (ENGELSFORS ÜÇLEMESİ)

HALKA ENGELSFORS ÜÇLEMESİ Mats Strandberg Sara Bergmark Elfgren
HALKA
ENGELSFORS ÜÇLEMESİ
Mats Strandberg
Sara Bergmark Elfgren
Vaktiyle bir büyüğümüz "Din afyondur" demiş, günümüz de ise "vampir, cadı, kurtadam veya dünyayı kurtaran adamların hikayeleri" birer "afyon" diyebiliriz. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Twilight falan derken, ardı sıra bu tür hikayeler merakla beklenir oldu. Karşımızda İsveç'li Cadılar var bu defa. Engelfors kasabasında cereyan eden şeytani ve cadılığa namzet genç kızların öyküsü; üç kitap olarak tasarlanmış serinin ilk kitabı: Halka.

Diğer gelecek olan iki kitabı okumayacağımı şimdiden söyleyeyim. Sadece vakit geçirmek için okunabilecek, size bir bilgi vermeyen bir kitap. Vaktiyle ON İKİ adlı Vampir hikayesi için küçümseyici bir yorum yapmıştım, ancak şimdi düşünüyorum da, ON İKİ adlı eser -ki devamı ON ÜÇ YIL SONRA ve ÇARIN LANETİ'dir- çok daha iyi bir kitaptır. Çünkü, ON İKİ adlı romanda dönemin Rusya'sını ve Fransız işgalini de anlatmaktadır. Dolayısıyle bize bir Vampir hikayesi ile birlikte tarihi bilgiler de vermektedir. HALKA peki bunu sağlıyor mu? Asla! Boş boş çocukça cadı ve büyü ilişkisini okuyorsunuz. Çocuklar için bile basit kalacak bir roman.

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.


5 Mart 2013 Salı

EFSANE, İskender Pala

EFSANE, İskender Pala
EFSANE
Bir 'Barbaros' Romanı
İskender Pala
Barbaros Hayrettin Paşa adıyla bildiğimiz Hızır Reis'in ve ondan öncesinde abisi Oruç Reis'in Kadeniz'de nasıl birer efsane olduklarını anlatan müthiş bir eser.

Hızır, Oruç Reis Akdeniz'de yol alırken, babası onu denizlerden mümkün mertebe uzak tutmaktadır. Diğer kardeşleri hemen aynı otorite karşısında boyun eğmekle birlikte, farklı meslek dallarına yönelmekteydiler. Oruç Reis, Akdeniz'de Kızıl Sakal -ki Hızır'da aynı abisi gibi kaşı sakalı kızıldı- olarak tercümesi yapılan Barba Rossa olarak nam salmıştı. Kitapta detaylarıyla okuyacağınız şekilde, Hızır abisi gibi denizlere açılmaya karar verir. Gel zaman git zaman, Oruç Reis'in himayesinde başarılı işlere imza atar. Kızıl Sakal (Barba Rossa) Oruç Reis ölene kadar, adı pek bilinmez Hızır Reis'in. Ancak, Oruç Reis Barba Rossa olan namını, Kancalı Oruç olarak sürdürür -ki kolu bir savaştan sonra kesilmek zorunda kalınmıştır.

Bu tarihi romanın içine, benim gerçek olup olmadığını bilmediğim (araştırmadım) bir aşk hikayesi de serpiştirilmiştir. Bir oradan bir buradan anlatılırken, kendinizi Akdeniz'in sularında süzülüyor bulacaksınız.

Bu kadar kısa yazdığım için bu kitabı değersiz diye düşünmeyin lütfen. Bir önceki kitap hakkında uzun yazdığım diye, o kitabı da değerli sanmayın lütfen. Sadece bu kitabın içeriğinden bahsederek, heyecanını yitirmenizi istemiyorum. Öğrenmek için okuyunuz... Gerçekten bu kitabı okuyun!

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.