"Mahu, seni şanslı orospu çocuğu..", şuan karşımda olsa, diyeceğim tek söz bu olurdu. :))
Nasıl ve nereden başlayacağımı bilemiyorum. Kitaba dün başladım ve bugün bitirdim. Gece gözlerime ağrı girdi, "tamam bu son sayfa" derken, "ananı avradını.." diyerek diğer bölümleri de okuma heyecanı içerisinde kaldım. Takatim tükenene kadar kitabı yarılamıştım. Kitabın sonlarına doğru heyecan, tüm hayal gücümle birlikte doruk noktasına çıktı. Mısır'ın kısa bir dönemini -ki 30-40 senelik bir dönemdir- gözler önüne seren bu üçlemenin son kitabı, tam anlamı ile ustaca yazılmış. Paul Doherty'i gerçekten de tebrik etmek istiyorum.
Serinin diğer iki kitabına nazaran, bu son kitap, daha da çok roman tadında ve bir o kadar çok tarihi bilgilerle bize sunulmuş. Yazar, Paul Doherty, hem romancılık hem de tarihi birkimini ustaca ve belgelere dayanarak hazırladığı Antik Mısır üçlemesinin, bu son kitabında kaldığı yerden devam etmekte..
Diğer kitap yorumlarım için tıklayınız.
Kitap, Mahu'nun seksenli yaşlarında sorguya çekilmesiyle başlıyor, ve hikaye yine Mahu'nun anlatımıyle bizim hayal dünyamıza sızıyor. Nihayetinde, Mahu gönlünü bir kadına kaptırıyor. Akıl almaz bir mücadele sonrasında ve şüphe götürmez olaylar neticesinde, Mahu, Nabila ile karşılaşıyor. Karmaşık günlerin ardından, kısa süren huzur günleriyle birlikte, heyecan tüm hızıyla Thebes'e akmaya başlıyor. Lord Ay, artık bir Firavun olarak çıkıyor, Mahu ve Kap'ın çocukları karşısına..
Paul Doherty'nin bu Antik Mısır üçlemesini mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. Batıdan Gelen İblis ve Çakalın Yılı kitaplarından sonra, bu son kitap ile hikayenin hiç bitmemesini diliyor olacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder