5 Ocak 2014 Pazar

Victor Hugo'nun gözüyle: Direniş

Victor Hugo'nun ünlü eseri Sefiller'in ikinci cildindeki (İletişim Yayınlarından toplam iki ciltlik bir eserdir. Sefiller Cilt II. syf.265) 5 Haziran 1832 başlıklı kısmını bir yandan okurken, bir yandan da ülkemizin bugünkü durumunu sık sık düşünmeye başladım. Yazılanların ülkemizle benzerliğini, yakın zamanda ve şu sıra yaşanan olayların bir izahını okur gibi oldum. Ülkemizde halkın hükümete karşı başlatığı (pasif) ayaklanmanın -ki bu ihtilale kadar gidebilir; gerekçeleri, gidişatı, medyanın ve diğer aydınların düşüncelerini gayet güzel anlatmakta olduğunu gördüm. Dolayısıyla bu bölümü (önemli kısımlarını) sizinle paylaşmak istedim. Araya kendi yorumlarımı da -farklı bir renkte- ekleyeceğim. Okuyup, paylaşmanız dileğimle...
Murat Dicle
Yeryüzünde yasalar, gelenekler aracılığıyla uygarlık içinde yapay cehennemler yaratan, ilahi yazgıyı uğursuz insanlar aracılığıyla karıştıran bir toplum lanetlemesi oldukça; çağımızın üç temel sorunu, erkeğin yoksulluk yüzünden alçalması, kadının açlık yüzünden düşkünleşmesi, çocuğun cehalet yüzünden yeteneklerini geliştirememesi sorunları çözümlenmedikçe; bazı bölgelerde toplumun insanları boğması mümkün oldukça; başka bir deyişle ve daha geniş bir açıdan yeryüzünde cehalet, sefalet bulundukça bu gibi kitaplar faydasız olmayacaktır. (Upton Sinclair; Sefiller romanına istinaden yazdığı önsözden alınmıştır.)

GÜMÜŞLÜK MELEĞİ, Serpil Ciritci

GÜMÜŞLÜK MELEĞİ, Serpil Ciritci
GÜMÜŞLÜK MELEĞİ
Serpil Ciritci
Victor Hugo'nun Sefiller adlı romanına yorum yazarken, İletişim Yayınlarına teşekkür ile başlamıştım. Bu romanı yorumlamadan önce de, adını bile anmayacağım bu yayıncının yaptığı işin ta içine şey edeyim...

Hadi yazar, imla kurallarını bilmiyor; becerememiş; yüzde yüz başarılı değil bu konuda. Peki ya siz, yayıncı kimliği altında hiç mi bakmazsınız yayına hazırladığınız kitaba? Dünyada hiç bir kitapta görülmüş müdür, virgül ile başlayan bir satır, üç nokta yerine hep iki nokta kullanıldığı, noktadan sonra boşluk bırakılmadığı?.. Maalesef bu hatalar hep var. Bana göre Serpil Ciricti, Word dosyasını yayınevine vermiş, yayınevi de bodoslama kitabı olduğu gibi basmış. Oh ne âlâ iş! Vallahi bu durum sinirlerimi zıplattı. Ha şunu söyleyeyim, bu kitap adıma imazlı ve aldığım ilk gün okumak için elime aldım ve yirmi dakika sonra kitabı duvara fırlatmıştım. Serpil Ciritci'nin anlatmak istediği işi daha iyi anlayabilmek adına, ikinci bir şans verdim. Bu yayınevi, okuyucuya terbiyesizlik yapmıştır; kınıyorum... Serpil Ciritci'yi de imla kuralları konusunda daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Çok isterse çay içmeye de davet edebilirim ;) Güzel kadın yani, yakinen gördüm; akıllı kadınları severim.

Pekâlâ, bu kadar atarlanmak yeter! Gelelim asıl mevzuya; romana...

Bu kitabı iki şekilde değerlendirmek mümkün: Bir roman olarak veya Kuantum Düşünme tekniğine bir örnek olarak. Roman olarak ele alırsam, kesinlikle sınıfta kaldı diyebilirim. Ancak bu, sanki yazarın -ki kendi düşüncem- ilk roman deneyimi gibi; dolayısıyle çok da üstüne gitmenin bir anlamı yok. Bu yolda kendisine başarılar diliyorum. Naçizane, bol bol klasik romanları okumasını salık veriyorum. (Farkındayım bu oldukça önyargılı bir düşünce oldu. Kim bilir, belki de kendisi harika bir edebiyat takipçisidir) Bilem ama bazı insanlar roman okumayı bir kayıp olarak görüyorlar. Onlar sadece araştırma vb. kitap okumayı tercih ediyorlar. İşte zaten bu yüzden aldıkları eğitim ile uygulama sahalarında bol bol hata ve uyuşmazlık yaşamaktadırlar.

Romandaki öykü bire bir olmasa da bana Hande Altaylı'nın Aşka Şeytan Karışır romanını çağrıştırdı. Her iki öyküdeki karakterlere bakarsak; hem o kadar para pul içinde ol, hem de fıstık gibi hatun ol ve sıkıntı yaşa; çözemedim ben bu durumu... Ben çözemedim, başkası çüzmüşse bilemem :)

Esas önemli olan kısma gelemedim bir türlü. Serpil Ciritci'nin almış olduğu eğitimler ve sertifikalar kitabının sonunda bir bir yazılmıştır. Bunlar 2-3 senede yapılacak, öğrenilecek işler değildir. Oldukça uğraş ve bilgi gerektiren işlerdir. Önemli olan şey -ki bu romanda: Kuantum Düşüncedir... Düşüncelerin, olayların, kişilerin birbiriyle bir şekilde bağlantılı olduğunu vurguluyor, yazar bu romanda. Belki benim gibi bir çoğunuz için yenidir bu. Ancak oturup düşündüğünüzde, biraz araştırma yaptığınızda epey ilginç şeylere ulaşacaksınız. Mistik bir olaydan bahsetmiyorum. Bildiğiniz fizikçilerin ortaya attığı Kuantum olgusuyla ilintili bir şeydir bu: Kuantum Düşünce. Roman size, kendi düşüncelerimizin bize getirdikleri ile bize farkında olmadan gelen işaretler üstünde duruyor. Bu anlamda, bizlerin farkındalığını geliştirmek adına bile okunabilir roman diyebilirim. Çokça mızmızlık etmiş olsam da, bu romanı okumuş olmaktan mutluyum. Bir olguyu, bir roman içerisinde örneklemeyle öğrenmek daha güzel bence. 

Küsmek yok ama! ;)

* Diğer kitap yorumları için tıklayınız.

SEFİLLER, Victor Hugo

SEFİLLER, Victor Hugo
SEFİLLER
Victor Hugo
Öncelikle İletişim Yayınlarına teşekkürler. Çok güzel bir kitap hazırlamışlar. Sizlere tavsiyem, böylesi klasikleri bilinmeyen yayınevlerinden alıp okumayınız. Feci şekilde tercüme hataları ile karşı karşı kalırsınız. Hele hele Kum Saati yayıncılıktan hiçbir kitap almayın!

"Sefiller" diyince ilk olarak, sefillik çeken, ezilmiş bir teba aklınıza gelebilir. Bu romanda bana göre sadece Fantine ezik bir karakter olarak öne çıkıyor. Özellikle Fantine'in adı geçen bölümlerde oldukça fazla dramatik sahneler var. Ara ara bana klasik ACI içerikli Türk filmlerini andırdı. Ancak ben romana bir bütün olarak baktığımda, oldukça güzel bir anlatı olduğunu gördüm. Devasa bir hikaye bu. Fantine dışındaki kararkterlerde kabaca, bir uyanıklık, bir çakallık vardı hep. Ara küçük karakterlerin bazılarında ezik dialogları yok değil tabii.

Victor Hugo güzel bir anlatı ile birlikte, dönemin tarihini, şehrin yapısını ve sosyal yaşantısının detaylarını da oldukça usta bir dille anlatıyor. Dolayısıyle bu roman bir yandan, bir bilgi kaynağı olarak da ele alınabilir. 

Kitabın bir özetini burada vermeyeceğim. Konu olarak tüm olaylar Jean Valjean'ın etrafında dönmektedir. Bu olayların içerisinde en önemli -ki şu günlerde bizi de ilgilendiren- bölümü Denis Sokağı Destanı adlı bölümdür. İlerleyen günlerde Normatif Gazete'de bu konuyla ilgili bir köşe yazısı yazacağım. Neden bu bölüm ile çok ilgilendim orada bunu görebileceksiniz. Üstad, 1832'deki ayaklanmayı oldukça güzel anlatmış ve öncesinde müthiş bir şekilde, ayaklanmalarla ilgili bir analiz yapmıştır. Üstadın elini ayağını öpersiniz, bu analizi okuduğunuzda.

İletişim Yayınlarından iki cilt halindeki bu romanı okumanızı öneriyorum. Okumamanız büyük bir eksiklik olacaktır.




24 Aralık 2013 Salı

Nedir bu çalkantılar?

Şiir: Nedir bu çalkantılar? - murat dicle

Uyuşuyor beynim
Kendi içinde ürettiği kimya ile,
Sıcak bir sıvı akıp gidiyor
Beynimin kıvrımları arasından;
Bir nehir gibi,
İçinde balıklar mı var?
Nedir bu çalkantılar,
İçeride neler oluyor böyle?

Murat Dicle
24.12.2013

23 Aralık 2013 Pazartesi

Deşerim kalbini

Kendi sözlerim var sana söylecek ey sevgili!
Şairlerin sözleri ile seni sana anlatmaya kalksam,
Anlayamazsın seni, beni ve sevgimizi.
Sözlerim benim,
Aşkım benim;
Sen belki sevemedin beni.
Sözlerim baki,
Şairler kadar vahşi;
Deşerim kalbini,
Çok iyi kullanırım
Bu dili...

Murat Dicle
23.12.2013