1 Haziran 2012 Cuma

DİRİLİŞ - Çanakkale 1915, Turgut Özakman

DİRİLİŞ - Çanakkale 1915, Turgut Özakman
DİRİLİŞ
Çanakkale 1915
Turgut Özakman
Kitabı tesadüfen evde buldum. Dayımın kitapları arasındaydı. Turgut Özakman'ın ilk olarak piyasaya çıkan Şu Çılgın Türkler kitabını yıllar evvel almış ama maalesef işlerim nedeniyle, okumak hiç nasip olmamıştı. Şuan kitap kayıplarda, kim aldı bilmiyorum. 

Fakat, ilk olarak Şu Çılgın Türkler'i okumadığım iyi olmuş. Çünkü, Diriliş kitabında Turgut Özakman'ın da dediği gibi bunlar bir üçlemenin kitapları. Aslında ilk olarak (1) Diriliş - Çanakkale 1915 okunmalı, sonra (2) Şu Çılgın Türkler ve en sonunda da (3) Cumhuriyet - Türk Mucizesi adlı kitap okunmalıdır. Yazar ilk etapta galeyana gelip, Şu Çılgın Türkler'i yayımlamış. Oysa, Diriliş - Çanakkale kitabı için çok daha önceden çalışmalara başladığını söylüyor. Sonradan, Şu Çılgın Türkler'i ilk olarak sıfıran yazıp, yayımlatmış. Ancak kronolojik olarak ilk sıra Diriliş kitabına aittir. Ayrıca ROMAN diye bir ibare olmuş olsa da, ROMAN'mış gibi gösterilerek, insanlara bu çok önemli tarihi bilgileri vermeyi amaçlamıştır, yazar.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Felsefe: Kürtaj ve Uludere

Recep Tayyip Erdoğan
İstanbul'daki konuşmasından
"Her kürtaj bir Uluder'dir" demiş; değerini anlamakta zorlandığımız, sayın Başbakanımız. Kürtaj ile Uludere sözcüklerini birbiriyle ilintilendirmiş, fakat biz anlayamamışız sanki. Bu kurduğu cümlede felsefi bir yaklaşım olduğunu görüyorum. Önerme bu ya: "Kürtaj bir Uludere" ise, öylese "Uludere de bir Kürtaj" 'dır demek yerinde olacaktır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, yani Türkiye'nin 25. Başbakanı. Hakaten(!) mi yirmibeş?

Kürtaj ama neden?

Küretaj olarak da bilinir, ama bizler kolay yoldan KÜRTAJ diyoruz. İstenmeyen gebeliğin sonucuna kürtaj ile ulaşılır. KÜTAJ: Kadının rahmindeki, cenin (henüz tam insan formunda olmayan) veya tıbben başka birşeyin doktor (ya da "ben doktorum" diyenin) marifetiyle alınması olayıdır. Sebebi ne olursa olsun, alınan şey İSTENMEYEN ve OLMAMASI GEREKENDİR!

23 Mayıs 2012 Çarşamba

YABAN, Yakup Kadri Karaosmanoğlu

YABAN
Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Yaban, İstanbul'dan bir köye yerleşen bir adamdır. Köyde onun adı Yaban'dır. Köylüler için, köyden olmayan herkes birer yabandır. Antik Yunan'da, Yunan olmayanlara BARBAR dedikleri gibi. Yaban, I. Dünya Savaşı'nda bir kolunu kaybetmiş bir subaydır. Kendine bağlı er olan, Mehmet Ali'nin köyüne yerleşir.

Ahmet Celal, köylüler için YABAN'sa da, köylüler de Ahmet Celal için yabandır. Ve bu hep böyle gidecektir. Roman, başlı başına öz eleştiriyle dolu. Başlarda, Ahmet Celal, köylülere tiksinerek bakıyor ve sürekli eleştiriyor olsa da, daha sonraları bunu, kendi ve kendi gibi okumuş ve mevkii sahibi kişiler yüzünden böyle olduğuna inanıyor.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanın çıktığı seneler çok eleştirilmiş. Köylüye dil uzatmakla suçlanmış. Elimdeki kitabın ilk sayfalarında, Yakup Kadri bir açıklama yapmış. Bu açıklamayı kitabın ikinci basımında ilave etmiş. Kendisine yapılan suçlamalara karşı, savunmasını yazmıştır. Gayet mantıklı bir savunma. Kitabı okuyup bitirdikten sonra, cehaletin nelere kadir olduğunu sizlerde göreceksiniz. Hoş, bunun için bu kitabı okumanıza hiç gerek yok. Etrafımıza bakacak olursak eğer, Yaban'da geçen kişileri görmemiz mümkündür.

20 Mayıs 2012 Pazar

Özgürlük ya da Kölelik

Özgürlük ya da Kölelik
Özgürlük ya da Kölelik
Varolan topluluklar, yaşadıkları sınırlı topraklar içerisinde, yalnızca hayatın gerekliliği doğrultusunda yaşayabilecekken; Toplumdan sıyrılan, ölümsüzlük düşüncesi ile sonsuca dek varolmayı hedefleyenlerin; zulmü ile parçalanmaktadırlar. Parçalanan, ufacık zerrelere dönüşen toplum ise, kültürel, sanatsal ve edebi bağlarının koparılması ile özgürlüğün; mutlak biat ile temin edilebileceğine kanaat getireceklerdir. Ve böylece kölelik bir yaşam biçimi halini alacaktır. 

Murat Dicle

18 Mayıs 2012 Cuma

SİS ve GECE, Ahmet Ümit

SİS ve GECE, Ahmet Ümit
SİS ve GECE
Ahmet Ümit
İşte bu! Polisiye olarak okunacak harika bir kitap. Ahmet Ümit, bu kitabında başarılı bir hikaye kurgulamış. Sürpriz sonla biten ve sizi dehşete düşüren bir hikaye.

Dürüst olmak gerekirse, aksiyon dolu kitapları hep yabancılar yazar derdim. Bu kitaba kadar da öyle düşünüyordum. Ancak, Ahmet Ümit'in Sis ve Gece romanı beklentimin çok üstüne çıktı. Ahmet Ümit'in, Sultanı Öldürmek romanında şikayet ettiğim konular bu romanda yok. Hoş, bu roman 1996 senesinde ilk defa basılmış. Yazar heyecanını ve birikmiş hayal gücününü, sıkıntı çekmeden bu roman üstünde kullanmış.İnanın okurken sıkılmayacaksınız. 250 Sayfa, nasıl geçti de bitti diye şaşıracaksınız.

Son 25. sayfasına geldiğimde, şak diye hikayenin sonunu çözdüm. Evet.. Ben çözdüm, ben! :) Artık hikayenin sonunu çözdüğümden mi, yoksa emin olmak için sonuna kadar okumam gerektiğinden mi; sonlara doğru eklenmiş rüya anlatımı beni sıktı.

BU KISIMDAN SONRASI; KİTAP İÇERİĞİYLE İLGİLİ BİLGİ VERMEKTEDİR. KİTABI OKUMADIYSANIZ, HEYECANI KAÇABİLİR..