5 Ağustos 2011 Cuma

Usta'ya cevap

Usta'ya cevap

Yanyana gelmeden yakın, birlikte olmadan çoğul olabilsek.
Yalnız sen değil, ben de; ağrımızla bir bütün olabilsek.
Tüten yalnızlık olmasa, acı olmasa, bir tebessüm olabilsek.
Duvarlar örmesek, görünsek, hep el ele birlikte dönsek.
Çarpsak birbirimize hep, her çarpışmada gülsek.

Ve keşke sevsek, olur muydu yalnızlıklar?

 Murat Dicle


Yuva (Aziz Nesin)

Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız
Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız

2 Ağustos 2011 Salı

Gözyaşlarım

Ne kadar kötü! Göz yaşlarım içerde birikmiş ama hala salamıyorum. Oysa sal gitsin değil mi. Ama nafile, zorladım yüzlerce defa, olmuyor.

Dert, yapışmış içime, gitmiyor hüzünler ve seneleri devirdi. Artık derdimle mutlu oluyorum sanki. Arabesk bir duygu kaplamış sanki içimi. Cahilleşiyor gönlüm. Sürtünmüş binlerce ruha, artık yürek nasır kaplamış.

Artık iki kutupluyum, an ve an değişiyor hislerim. Hastalık bu belki! Kimbilir. Yazın başka, kışın başka, sabah ayrı bir ben, akşam bambaşka bir ben. Geçerken  meridyenleri, kutuplara yolculuk ediyorum. 

Ağla be gönlüm, ağla! Belki, ilacın bu senin. Tutma içinde biriken, tortulaşmış, pis gözyaşlarını. Sal gitsin. Korkma! Sal!

Murat Dicle

4 Haziran 2011 Cumartesi

Arı biziz bal bizdedir!

Yaban, rüstaî (köylü) Dulcine'sini görmek için sıcak yaz günlerinde iki köy arasında gelip gitmelerin yorgunluğu ile "Bu zahmet, bu meşakkat ne için?" der ve kendi kendine "bari güzel kokuyor mu, dokusu dudaklara hoş mu?" diye söylensede sonradan boş verir bu düşüncelere. Her sevgilinin hayalimizde yaratıp süslediğimiz yaratıktan başka bir şey olmadığını; ister şehirli ister köylü olsun ona "birtaneciğim" diyenlerin biz erkekler olduğunu dile getirir.

Bu bana hemen Aşık Veysel'in şu dizelerini aklıma getirdi:

Güzelliğin on par'etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa

Ne ilginçtir ki, onca bu gerçekliğe rağmen arada sıkışmış kalmış bu mısralar ve itiraflar fazla dilden dile dolaşmaz. Hep gizlenir. Aslında kadındır erkeği değerli kılan. Hep böyle söylenir. Hatta demezler mi biz erkeklere: "Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır". Peki bazılarımız da sanki bu sözlere inat: "Kadın erkeği vezir de eder rezil de eder" demedi mi? Sokrates evliliği önerse de şöyle devam eder: "Karın iyiyse mutlu, kötüyse filozof olursun"

Gerçek olan, biz erkelerin kadınlara verdiği değerdir.
Asıl olan da budur. Öyleki Yaban, Hasan Dede'in bir türküsündeki, Eşrefoğlu'nun söylediği "arı biziz bal bizdedir" mısrasını hatırlatır.

arı vardır uçup gezer
teni tenden seçip gezer
canan bizden kaçıp gezer
arı biziz bal bizdedir

Biz neyi görüyorsak gerçek o'dur!
Don Kişot'un sevdiğidir aslında Dulcine, Yaban kendini bulur Don Kişot'un hikayesinde. Şanso'nun da gördüğü gibi Dulcine; pis kokan ve elleri nasırlı köylü bir kadındır. Fakat Don Kişot, Dulcine'sini gördüğünde yerlere kadar eğilip ellerini öperdi. Ve "oh ne güzel kokuyor. ne ilahi varlık!" diyerek Şanso'yu şaşırtmıştır.

Ne Yaban ne Don Kişot ne de diğer erkeler utanmamıştır bu yolda yürümekten. Yürüdükleri yol kuru ve elverişsiz olsa da gördükleri yemyeşil çayırlardır. Büyük bir çoşkuyla da devam edeceklerdir.

Bu yazı Dulcine'sine giden Don Kişot'lara adanmıştır.

Murat Dicle

11 Ocak 2011 Salı

Bir kapitalist dünya hikayesi (1)

- Çocukluk, çocuklar ve içe salınan korkular -

Seneler sonra geldiğim bu yerde, artık yeşili göremiyorum. Önceleri bağlık bahçelik denilecek kadar yeşile doyardı gözlerimiz. Her evin önünde çiçek bahçeleri vardı. Kimi evlerin bahçeleri oldukça cıvıltılıydı. Neden olmasın ki hem bahçeleri geniş hem de onlarca çeşit ağaç vardı bu evlerin bahçelerinde. Cıvıltılar ise o güzelim ağaçlara yuva yapan kuşlardan gelirdi.

"Bahçeye dalan vaaaar" diye sesleri sıkça duyardık mahalle aralarında. Evlerin önündeki bahçelerde incir, şeftali, elma gibi meyveler biz çocuklara evdeki meyvelerden daha lezzetli gelirdi.
"Oğlum evinizde hiç mi meyve yok, bu kadar mı açsınız" deselerde -ki gerçeği yansıtmayan bir serzenişti teyzenin söyledikleri- evimizdeki meyveler yerine dalından kopartıp yemek büyük zevkti biz çocuklar için.  Ağaçlara çıkar saatlerce otururduk. Bazen de yolumuzu uzatır sayamadığımız kadar çok mahallenin ötesinde daha kırsal olan yerlerde eğlenirdik.

11 Haziran 2010 Cuma

Zavallı düşünceler!

Ölümdü aklımdan geçen her zamankinden daha fazla.

"Yaşamak niye" dedim..
"Gelip de geçer" dedim..
Ama geçmedi!

Kara trenin geçtiği tüneldi
Tünelin ucundaki ışık bir gelecekti
Hiç gelmeyecekti sanki
Ama bir gün gelecekti!

Gelecek gelmeden gelsin ölüm
Umut bitmeden bitsin bu zulüm.

Kendim mi, yoksa O mu alsın beni?

Hepimiz verdik birbirimize kötülüğü
Dağıttık dört bir yana bu zulmü

Biz mi, yoksa O mu alsın bizi?

Beynin oyunudur bu: Zavallı düşünceler
Zerreciğin yörüngesidir hüzünler
Kimyasaldır sevişmeler
Hesap işidir bu gidişler

Hepmiydi, yoksa hiçmiydi?

Ey! zavallı düşünceler
Öl emi!

Murat Dicle