Adam Fawer
Bilmem gıcık biri miyim? Herkesin moda diye yaptığı şeylerden mümkünce uzak olarak, sürüye dahil olmayı sevmiyorum. Ve bu tür moda izleri taşıyan işlerin altında hep bir Çapanoğlu ararım. Neden herkese bunu empoze ediyorlar diye.. Gerçi Ergün Poyraz, Yalçın Küçük veya Soner Yalçın gibi araştırmacı-yazarların kitaplarının okunmasından daha çok, böylesi macera ve heyecanın doruklara vardığı kitapları medyada boy boy göstermek de aslında bir göz perdesidir.
Nihayetinde, kitabı aldım ve sanırım dünyadaki en son okuyan kişi de ben olmuşumdur. Türkiye'deki baskı sayısı -ki resimde 51. baskı diyor- 50'yi geçmiş. Bu güzel birşey. Kitabın hakkı verilmiş gerçektende. Anlamsız MODA kelimesiyle başlasam da, tam aksine macera ve heyecanın tam ortasına düşüyorsunuz romanda.
Son aylarda, Amerikalı yazarla ait kitapları okudum. Tess Gerritsen -ki Cerrah kitabını kesinlikle okuyunuz, sonrasında ÇIRAK adlı romanıyla konuya devam etmektedir. Rizzoli ve Issles serisi olarak devam etmekle beraber TV dizisi olarak da yayınlanmaktadır. Açlık Oyunları'nın yazarı Suzanne Collins, Adam Fawer ve önceki konuda bahsettiğim KLON adlı romanın yazarı Kevin Guilfoile.. Hepsinin ortak bir özelliği vardı. Eminim, diğer Amerikalı -ya da ben şimdilik öyle gördüğüm için böyle diyorum- yazarlarda öyledir. Çok YALIN anlatıyorlar, elbette burada TERCÜME işini de es geçmemek lazım. Güzel tercüme etmişler. Kitabı okumak için kesinlikle kasılmıyorsunuz. Okuduğunuz gibi anlıyor ve anında tasvir edebiliyorsunuz.
Farkındayım, henüz kitap hakkında net birşeyler yazmadım. Ama içimde kalmaması için söylemem gerekenler de var. KİTAP OKUMAK ile FİLM SEYRETMEK, öyle farklı ve birbirinden bağımsız ki. Dünyadaki en iyi filmin; dünyadaki en vasat kitap okuyucusunun beynindeki tasvirden çok daha iyi OLMAYACAĞINA inanmıyorum. Filme nazaran, kitap çok daha akılda kalıcı. Ve kesinlikle bir kitap ile o kitabın filmi arasında dağlar kadar fark var. Bana göre kitabını okuduğunuz bir filmi seyretmek sizde üzüntü yaratacaktır. Bir kitapdaki kurguyu kafanızda canlandırdığınız gibi hiç bir film -ki her türlü dijital olanaklara rağmen- aynı etkiyi veremiyor. Kitap, kulaktan içeri giren NOTA ile sizin yarattığınız NOTA arasındaki fark gibidir. Sizin yarattığınız sizinle kalacaktır.
Olasılıksız bir bilim-kurgu romanıdır. İlk başlarda matematik veya istatistik gibi bilgileri görünce "n'ooluyor lan" diyebilirsiniz. Ama bunu kafanıza takmayın, ilk başlarda bunu anlamızda gerekmez. Zaten ilerleyen bölümlerde, bu bilimsel gerçekler, ister istemez kafanıza kazınacaktır. Gerçek hayat gibi düşünün. Bizler hayattaki herşeyi izah edebiliyor muyuz? Edemiyoruz, ama sonradan öğreniyoruz. İşte bu mantaliteyle kitabı okumaya devam edin.
Kitap, diğer okuduğum kitaplardan ayıran bir özeliği daha var. Tam bir film senaryosu tadında yazılmış. Birden bir başka sahneye geçiyor, sonra bir başkasına ve böyle gidiyor. Tabi bunu kafanızda canlandırmanız da çok eğlenceli oluyor.
İpucu vermeden, kitabın özelliğini kaybettirmeden nasıl bir özet geçeceğimi düşünüyorum. Sanırım bunu yapamıyacağım. Sadece kitabı okuduğunuza kesinlikle pişman olmayacaksınız. Kitabı elinize aldığınızda, arka kapağa bakabilirsiniz ama orada da benim gibi pek birşey anlatılmadığını göreceksiniz. Okumak lazım.
Kitabın sonuna lanet okudum. Sanki, Adam Fawer kitabı yazmış ama sonradan 3. biri, "bunu şöyle bağlayalım" demiş gibi geldi bana. Son 10 sayfa patır patır bağlamayla geçmiş. Daha iyi olabilirdi.
Adam Fawer'ın Türkiye'de yeni çıkan kitabı olan EMPATİ adlı romanı, aslında OLASILIKSIZ'dan önce yayımlanan ama pek tutulmayan bir romanı olduğu bilgisini öğrendim. EMPATİ'nin OLASILIKSIZ'da geçen olayların zeminini teşkil ettiği hakkında kitapçımdan bilgi almıştım. Detaylı araştırmadm.
Tesadüfen buldum, kitabı online olarak okumak isterseniz tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder